tag:blogger.com,1999:blog-52345137119368023352024-03-05T13:09:03.257-08:00Çeviri Kolektifanonim çevirmenler topluluğuÇeviri Kolektifhttp://www.blogger.com/profile/08384075980896881094noreply@blogger.comBlogger8125tag:blogger.com,1999:blog-5234513711936802335.post-78674813682788751812010-12-21T11:59:00.000-08:002010-12-21T11:59:24.318-08:00Yunanistan; Devrimci Mücadele Üyelerinden Uluslararası Dayanışma Çağrısı<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiq_OLu_CLX0drew36vrxCs1ugxPBsUxRRW6Blo-Iq257anu9-dC-dE_69bhuLiOnTlAmixeb1lcal5LOft3Ky0BRWDp3vCRUH0_ZvcSZ4sJkDzXeDGNoirPN2-XygV3mkjvyQqTaPbNr0/s1600/policejq5.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><img border="0" height="209" n4="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiq_OLu_CLX0drew36vrxCs1ugxPBsUxRRW6Blo-Iq257anu9-dC-dE_69bhuLiOnTlAmixeb1lcal5LOft3Ky0BRWDp3vCRUH0_ZvcSZ4sJkDzXeDGNoirPN2-XygV3mkjvyQqTaPbNr0/s320/policejq5.jpg" width="320" /></span></a></div><em><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong>Başlamadan not:</strong> Bu metin 13 Aralık 2010'da yayınlandığı </span></em><a href="http://www.325.nostate.net/"><em><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">325.nostate</span></em></a><em><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> adresinden alınmıştır. Çeviri Kolektifi.</span></em><br />
<br />
<span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Yoldaşlar,</span></span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"></span><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Biz silahlı örgüt Devrimci Mücadele (Epanastatikos Agonas) üyesi üç politik tutsağız ve size Yunan hapishanelerinden militan selamlarımızı gönderiyoruz.</span></span></div><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> <br />
<a name='more'></a></span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span></span></span><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">2010 Nisan’ında, örgüt üyeliğiyle suçlanan başka üç yoldaşla birlikte tutuklandık. O zamandan beri (terör kanunu dahilinde) alıkonulmuş durumdayız ve 2011’in ilk aylarındaki davamızı bekliyoruz.<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Topluma politik açık mektupta aramızdan üçü Devrimci Mücadele örgütündeki sorumluluğunu kabul etti. Bu yolla Kapital’e ve Devlet’e karşı eylemlerimizi savunmuş olduk ve pratik ve söz üzerinden Devlet’in yıkımına doğru katılım sağladık, sosyal devrimi hedef alarak, meclislerde ve konsüllerde insanların sosyal, politik ve ekonomik eylem ve idaresini ellerine alacağı anti-otoriter, komünal ve komünist toplumu.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Politik sorumluluğu almış olmakla aynı zamanda silahlı mücadeleyi savunmak istedik, (Devlet’in) yıkımı ve sosyal devrim adına genişçe bir mücadele yelpazesindeki zamansızlığı ve öneminin altını çizmek için. Hepsinden önemlisi bunun çağımızla ilintisi ve öneminin altını çizmek istedik. Kanaatimiz odur ki kapitalizmi yıkmak için gereken uygun objektif koşullar küresel ekonomik krizin bu döneminde, İkinci Dünya Savaş’ından bu yana olan her dönemden daha çok gelişmiş vaziyettedir. Aynı zamanda, politik sorumluluğu almış olmakla yoldaşımız Lambros Foundas’ın hatıra ve onurunu tazelemek istedik; kendisi Devrimci Mücadele üyesiydi 2010 Mart’ında bir arabanın kamulaştırma girişiminde –örgütümüzün daha geniş bir eylem planı dâhilindeki hazırlık eylemi- polislerle girdiği silahlı çatışmada katledildi.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Devrimci Mücadele’nin kurulup eylemini geliştirdiği politik, ekonomik ve sosyal çevre, 1970’ler ve 80’lerden 90 başlarına kadar aktif olan Batı Avrupa şehir gerillalarındakinden çok daha farklı. ABD ve SSCB arasındaki iki kutuplu rekabet baskındı. Bu, Keynesyen modelin krize ve politik devalüasyona saplandığı zamanlardı, Kapital gücünü proletaryaya karşı yeniden kazanınca, Batı hükümetleri bir biri ardına devletin ekonomideki varlığını geri çekti, -sözde ‘talep ekonomisi’-, ve bunu ‘ikmal ekonomisi’yle ikame etti, bir yandan Devlet işçiye ve sosyal kazanımlara saldırırken, ekonomik olarak egemenin çıkarlarını savunur ve yönetimin neo-liberal finans ve politik modelini empoze ederken.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Devrimci Mücadele’nin içinde yeşerdiği ekonomik ve politik çevre ABD hegemonyası, ekonomik küreselleşme, neo-liberalizm ve teröre karşı savaşla kuruluyor ki bu politik-askeri küreselleşmenin doruk noktasıdır. Çünkü bizce hem “terörle mücadele” hem de piyasanın totalitarizmi aynı paranın iki yüzü; bunlar küreselleşmenin politik ve ekonomik doğası. Küreselleşmenin kapitalistlerin silahlarıyla ve uluslar arası finansal kuruluşlarla (IMF, WB, WTO, ECB, FED ), uluslar arası stok marketlerin araçlarıyla, yoksullukla, açlıkla, ve marjinalizasyonla empoze edilemediği her yer ve her zamanda bu, keskinleşen Devlet zulmü ve gücüyle, baskıyla, savaş ve askeri önlemlerle, ateş ve demirle empoze edilmektedir.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Devrimci Mücadele’nin hareketine başladığı 2003 yılından 2007’ye kadar olan süreçte, büyüyen sosyal kriz güçlü bir sosyal tatminsizliğe yol açarken neo-liberal konsensüs, gezegeni sarsan berdevam finansal krizlere karşıt olarak global çapta bir balon büyürken kapitalist ilerlemenin banka kredileriyle “usulca” devam etmesi gerçeğine bağlı olarak güçlüydü. (Güneydoğu Asya krizi, Arjantin’deki ekonomik çöküş, Birleşik Devletler’deki dot.com krizi)</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Birleşik Devletler’de konut kredisi krizinin patlak verdiği yıl olan ve küresel ekonomik krizi tetikleyen 2007’den beri neo-liberal konsensüsün yenilgisi başladı, rejimin daha derin bir politik ve sosyal aşağılanmasına yol açarak.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İlk döneminde Devrimci Mücadele bir dizi keskin gündemle çıktı, Birleşik Devletler ve batılı müttefiklerinin bölgedeki ülkelere “terörizmle mücadele” altında askeri operasyonları ve kapitalist merkezdeki (ve Yunanistan’ın da dahil olduğu çevre ülkelerdeki) devlet şiddetinin, baskısının ve terörizminin yoğunluğu (Birleşik Devletler elçiliğine roket saldırısı, Toplum Düzeni bakanına saldırı, polis hedeflerine ve mahkemelere saldırı), neo-liberal işgal, bütün ekonomik ve sosyal işlev/gereçlerin özelleştirilmesi, Kapitalin işçi kazanımlarına saldırısı (Çalışma ve Ekonomi bakanlıklarına saldırılar)</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Sonra, 2008’le birlikte küresel kriz eylemimizi geliştirmek için gerçek bir sınavdı, ekonomik yapılara ve enstitülere karşı, stok markete, Citibank’a ve Eurobank’a yapılanlar gibi saldırılar. Amacımız ve tutkumuz krize bağlı olarak hassas olan sistemi olabilecek en çok şekilde yıpratmak, Yunan hükümetinin politik tercihlerine ve troika (IMF, EU, ECB) tarafından empoze edilen “ülkeyi kurtarma planları”na sabotaj yapmak.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu, PASOK (Sosyalist) hükümetinin Devrimci Mücadele’den korkma nedeniydi, -hükümetin bir üyesinin ifadesine göre- örgüt “ekonomik ölçüleri havaya uçurabilirdi”. IMF, EU ve ECB Yunanistan’daki gücü tamamen eline almadan birkaç gün önce tutuklanmamızın nedeni de buydu.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bizce bugün yaşadığımız ekonomik kriz tarihin ilk gerçek küresel krizi, ve erken 1930’lardaki Büyük Bunalım’dan sonraki kapitalist merkezlerdeki bütün ülkeleri etkileyen ilk kriz; bu kapitalizmin doğasının ta kendisini ilgilendiriyor, ve piyasa ekonomisinin doğasını, ve bu çok yönlüdür, çünkü ekonomik olmasının dışında politik, sosyal ve çevreseldir.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Mevcut kriz vesilesiyle, dünyadaki ekonomik ve politik elitler dünya halklarına karşı bir öncü savaş yürütüyorlar; işçi hareketinin kurucu başarıları “rekabetçilik” adı altında kalıcı olarak silindi, refah devleti geride kaldı, sistemin “ulus devlet” gibi enstitüleri önem kaybederken bağımsızlık gibi kavramların bir anlamı yok, ve Yunanistan gibi pek çok ülkedeki temsili demokrasi (ki uluslar arası elitler ve ekonomik enstitülerin rehberliğinde gelmiştir) artık düşmüştür, bir dizi anayasal hazırlığın iptali gerçeğiyle, ve bu küreselleşmiş bir totalitarizmin kurulma aracı haline gelmiştir, piyasanın, çok ulusluların, bankerlerin ve onların politik kurumlarının.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu politik ve ekonomik elitlerin saldırılarına karşıt olarak, artık Keynesyen modelin tecrübelerin ve reformların eklemlenmesi için hiçbir yer yok. Bu, hükümetlerin krize karşı tepkileriyle aleniyet kazandı, halkların çoğunluğunun isteğine, orta ve alt sınıflara karşı vahşi neo-liberalizmin zincirlerini çözmeleriyle aleniyet kazandı. Ekonomik kriz vesilesiyle, insanlık tarihindeki en büyük hırsızlık ve hortumculuğu yaptılar, ve zenginliğin en kökten sosyal hiyerarşinin en tepesine aktarımı, insanların daha fazla açlığa, sefalete ve ölüme sürüklenmeleri.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kapitalist dünyanın hem merkezindeki, hem de çevresindeki pek çok ülke için neo-liberal ilerleme model, genel ekonomik rejimin yanı sıra iflas etti. Sıradaki çöküş temsili demokrasi sistemidir.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Sosyal rızanın yokluğu Avrupa hükümetlerini krizi atlatma bahanesiyle (yalnızca bir azınlık tarafından desteklenirken) bir dizi politik darbeden alıkoymuyor. Bu yolla toplumsal çoğunluğun öfkesini ve hiddetini tahrik ediyorlar, Avrupa şehirlerinin sokaklarında sık sık şiddetli şekillerde tezahür ettiği gibi (Fransa, İngiltere, Yunanistan, İrlanda, İtalya…)</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Tüm bu yukarıdakiler bizim için enternasyonal proleter karşı atağı pratiğe koymak, kapitalizmi ve devleti yıkmak, devrimi üstlenmek için en uygun politik ve sosyal koşulları belgeliyorlar. Çünkü bugün savaşçıların ve özellikle baskılananların ikilemi ortaktır: sosyal devrim ya da total teslimiyet ve ölüm.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bizim yükümlülüğümüz nesnel şartları yaratmaktır, yani sosyal devrimin gerçekleşme koşullarını kuracak, ulusal ve uluslar arası düzeyde polimorfik bir devrimci hareketin kurulumunu desteklemektir.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu politik ve sosyal durumla, silahlı mücadele belirli bir önemle merkezi rol oynayabilir; halkların silahlı proleter karşı saldırısını ilan etmek ve devletin yıkımıyla sosyal devrimin en dinamik yolda propagandasını yapmak yoluyla rejimle olan genel politik ihtilafı gösterebilir.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Biz, mahkememizin, bu politik pozisyonların kamuoyu içinde ifade edilmesi yolunda politik bir adım olmasını istiyoruz; biz bunun tarihe özgürlük mücadelesinin bir momenti olarak geçmesini istiyoruz.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Biz mahkememizin, sistemin ve iş birlikçilerinin politik katılımları fark etmeksizin halk tarafından mahkûm edilişine çevrilmesini istiyoruz. Silahlı mücadelenin, sistemin saldırılarına rağmen parlak ve iyi zamanlı ama aynı zamanda günümüzde devrimci süreci geliştirmek için önemli olduğunun altını çiziyoruz. Her yerde, sosyal devrimin muvaffakiyetini sağlayacak devrimci hareketlerin kurulması gereğini ifade etmek istiyoruz.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu tür bir davada en iyi “savunma tanıklarının” sistemle dinamik bir savaşı seçmiş yoldaşlar olduğuna inanıyoruz. Bunlar gerilla gruplarının üyesi olmuş savaşçılardır ve tercihlerinde sabit, nedametsizlerdir, mücadelelerini savunarak, zindanlarda ölmüş yoldaşlarıyla, yıllarca hüküm giyenlerle.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Mahkemedeki politik açıklamalarıyla kendi deneyimlerini, farklı sosyal ve ekonomik koşullarla ifade edilmiş kendi mücadelelerini deklare etmiş olacaklar. Kapitalist sistemin topyekûn yıkımına kadar ayakta kalacak olan sosyal ve sınıf mücadelesinin zamansızlığı ve tarihsel devamlılığı üzerine konuşacaklar. Aynı zamanda savaşın tutsakları tarafından zindan hücrelerinde sürdürülen mücadele üzerine konuşacaklar. Çünkü bizi moral olarak çökertmek ve politik, hatta fiziksel imhaya sürüklemek için dayatılan tutukluluk koşullarını kabul etmek için bu mücadele yolunu seçmedik.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bizce bu davayı özgürlük için bir haykırış haline getirmek dayanışmanın en iyi ifadesi olacaktır.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><span style="font-family: Arial; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: 'Times New Roman'; mso-fareast-language: TR;"><strong><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Pola Rupa, Nikos Maziotis, Kostas Gournas</span></strong></span></span></span>Çeviri Kolektifhttp://www.blogger.com/profile/08384075980896881094noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5234513711936802335.post-27703712878287655542010-12-07T05:00:00.000-08:002010-12-07T05:00:46.794-08:00Yunanistan; Savaştayız: Politik Tutuklamalar ve Devlet Terörizmi<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_Pj5g9vsfwtqu4bp6smJ9Rl1W1p0epegBmQUDdN8i1jQjgOvhYY6vEyeCgzAqQL-eYrLO_uPWVnJsna6qll8m-LaM4T55PovZm3sNqayewc-ALVtBFHfjpwKqlbIJ-f_7OCEbvvVVCP4/s1600/na_bw_Greece_Financial_Crisis_t640.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><img border="0" height="227" ox="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_Pj5g9vsfwtqu4bp6smJ9Rl1W1p0epegBmQUDdN8i1jQjgOvhYY6vEyeCgzAqQL-eYrLO_uPWVnJsna6qll8m-LaM4T55PovZm3sNqayewc-ALVtBFHfjpwKqlbIJ-f_7OCEbvvVVCP4/s320/na_bw_Greece_Financial_Crisis_t640.jpg" width="320" /></span></a></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><em><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong>Başlamadan not:</strong> Bu metin 6 Aralık 2010 tarihinde yayınlandığı </span></em><a href="http://www.325.nostate.net/"><em><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">325.nostate</span></em></a><em><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> adresinden alınmıştır.</span></em></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial; font-size: 12pt; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: 'Times New Roman'; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Katledilen Alexandros Grigoropoulos’un anmasından bir gün önce, 6 Aralık’ta Yunan demokratik diktatörlüğü toplumun gelmekte olan ayaklanmasından korunmak için trajikomik bir biçimde baskı mekanizmalarını faaliyete geçirdi. Rejimin bütün uşakları kamuoyunu yanıltmak ve toplumun direnen kesimlerini terörize etmek için alarm halinde.</span></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial; font-size: 12pt; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: 'Times New Roman'; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><a name='more'></a></span></span></span><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial; font-size: 12pt; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: 'Times New Roman'; mso-fareast-language: TR;"><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Dün gece (4 Aralık) anti-terörist timin pislikleri silah bulunduğu iddiasıyla Atina, Piraeus, Selanik, Agrinio ve Crete’de pek çok bina ve sosyal mekâna baskın yaptı. Devlet medyasının iyi maaşlı kuklaları polisin “terörizme karşı başarısı” için histeri ve terör üreten şenlikler hazırladı. 24 saat sonra bulunan cephanenin hiçbir saldırıda kullanılmadığı anonsu yapıldı.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Tüm bir günlük kasıtlı habersizlikten sonra, 5 Aralık akşamında polis Atina, Piraeus ve Crete’de yakalanan altı kişinin isim ve fotoğraflarını ifşa ederek “vatandaşlardan” daha bilgi istedi. Yakalanan altı kişiden ikisi için “Ateş Hücreleri” davasından tutuklama kararı vardı.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Aynı gece Selanik’te, anti-terörist timinin gizli sivil polisleri Selanik Üniversitesi’ndeki öğrenci bölgesinde konuşlanmış “Nadir” adlı anti-otoriter işgal mekânına baskın düzenledi. Kâğıtlara ve bilgisayarlara el koydular, içerideki insanları dövdüler ve bu sırada bir dizi alıkoyma ve 11 tutuklama vardı. Mekânın dışında düzinelerce insan dayanışma için bir araya geldi. Üniversite kampüsü içerisindeki özel güvenlik kulübesine yapılan bir saldırıyı polis baskını izledi.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Polisler aynı zamanda anarşist “Agrinio Haunt” yakınlarındaki Agrinio sokaklarını kapattı. Bölgedeki elektrikler “anti-terörist baskınlar” özrüyle kesildi.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Cunta, alıkonulan ve tutuklananları en temel avukatlarıyla görüşme hakkından 24 saat boyunca mahrum etti.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Tutuklananlardan birinin savunma vekilinin açıklaması karakteristiktir;</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Şu ana kadar mutlak olan şey tutukluların prosedür haklarının ve yakınları ve avukatlarıyla iletişimlerinin engellenmesi. Temel hakların kullanımındaki 24 saatin tamamen geçmiş olmasına karşın kesin yasaklama ve tutukluların isim yoklamasının reddi coşkunun sınırlarıdır. Bu kötü muamele seçici sızıntıların olağan metodu ve kamuoyu iletişim manipülasyonuyla tamamlanmıştır. Ve eğer tüm bunlar bir kamu davası ofisinin örtüsü altında gerçekleşiyorsa, bu baskı mekanizmaları tesadüfünün güvenlik konusunda kaygılanmadığı, bunun yasal ve kurumsal düzenin ilgası olduğu onaylanmaktadır.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Alexis’in katlinin ikinci yılının dolmasından bir gün önce, bütün toplum çalkantıda ve harekete geçmek için hazırlıktayken suçlu devlet açıkça kefaret ödeme ihtiyacındadır, başarı sağlamak ve yarının anılmasındaki otoritesini özetle yasallaştırmak için.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Sıfır tolerans! Haklar ve özgürlükler üzerinde politik ve iletişimsel kastiliğe hayır!</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Atina, 5 Aralık, 2010, 12.00</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Dünün baskınlarının, alıkoyma ve tutuklamaların ötesinde devlet bir başka önleyici eyleme girişti, Atina’nın bütün merkezinde araçlarının geçişinin yasaklanması! Muayyen olarak araç geçişi 6 Aralık sabah 10’dan 7 Aralık sabah 7’ye kadar durdurulacak, Atina merkezinde park yapmak da 6 Aralık sabah 6’dan 7 Aralık sabah 7’ye kadar yasaklanacak.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Öğrenci toplulukları, pek çok anarşist/anti-otoriter ve aşırı sol örgütlenmeler Atina merkezinde bir miting için çağrıda bulunuyor. Ülke genelinde 20’nin üzerine miting için çağrı var.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bütün politik tutsaklarla dayanışmaya!</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial; font-size: 12pt; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: 'Times New Roman'; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Biz savaştayız!</span></span></div></span></span>Çeviri Kolektifhttp://www.blogger.com/profile/08384075980896881094noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5234513711936802335.post-25961942749300628552010-11-30T13:51:00.000-08:002010-11-30T13:51:31.853-08:00İtalya; Komünist Anarşist Federasyonu: Herkese Uygun Bir Üniversite İçin Mücadeledeki Öğrencilerle!<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9E08yEhXiDRrZo_Q7sUZYnhDlVqhjnP_7mDGZOJEX4-3rmO-TpB0Zg9wQfwHUT5XLSBCDvAUCZO4QNbPsh2VIr5tzPU7mkERH-BCbzLvAtgCzKov_EF71r1iuMZ5InfQXJNmI3FAoSsM/s1600/bandiera-Niscemi230509.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="192" ox="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9E08yEhXiDRrZo_Q7sUZYnhDlVqhjnP_7mDGZOJEX4-3rmO-TpB0Zg9wQfwHUT5XLSBCDvAUCZO4QNbPsh2VIr5tzPU7mkERH-BCbzLvAtgCzKov_EF71r1iuMZ5InfQXJNmI3FAoSsM/s320/bandiera-Niscemi230509.jpg" width="320" /></a></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em><strong>Başlamadan not:</strong> Bu metin 29 Kasım 2010 tarihlidir ve </em><a href="http://fdca.it/fdcaen"><em>http://fdca.it</em></a><em> adresinden alınmıştır.</em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İtalyan üniversitelerindeki durum kamu sektörünün diğer alanlarıyla kıyaslandığında daha sıra dışı, ki onlar krizin ve mevcut hükümetin eylemleri sonucu ciddi bir zorluk içindeler. Üniversiteler yıllar boyunca kaynaklarının ve personelinin akıp gidişine tanık oldu, reformizmin on yılı üniversite sistemini neo-liberal mantık namına zayıflattı ve eğitim ve araştırmanın zararına araştırmacı ve öğretmenlerin sıradanlaştırılmasını gördü.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><a name='more'></a><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Lakin yıllar boyunca hocalardan, araştırmacılardan, normal çalışanlardan, idari personelden ve öğrencilerden örgütlü bir karşılık gelmedi. Şimdi, ne var ki, üniversitelerle ilgili çıkmakta olan yeni bir yasayla – o yasa ki üniversitelerin kapitalizm mantığına boyun eğdirilmesine ve çöküşe kesinlikle mühür vuruyor – öğrenciler yeniden mücadeleye karar verdiler.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu durumun, Bütçe manevralarınca hali hazırda uzlaşılan en büyük riskleri şunlardır:</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l0 level1 lfo1; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-family: Arial; mso-fareast-font-family: Arial;"><span style="mso-list: Ignore;">1-<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span></span></span><span style="font-family: Arial;">Genel destek fonundaki kısıntı (Devlet destekli üniversitelerin temel kaynağı)</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l0 level1 lfo1; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-family: Arial; mso-fareast-font-family: Arial;"><span style="mso-list: Ignore;">2-<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span></span></span><span style="font-family: Arial;">Verimliliğin ekonomik ölçümünde, özgül vakaları ya da sistemin karmaşıklığını göz önüne almayan bir teklif/taslak.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l0 level1 lfo1; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-family: Arial; mso-fareast-font-family: Arial;"><span style="mso-list: Ignore;">3-<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span></span></span><span style="font-family: Arial;">Toplumsal/özel sinerjinin cesaretlendirilmesi, karar alımında kişisel müdahaleye teşvikle birlikte.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l0 level1 lfo1; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-family: Arial; mso-fareast-font-family: Arial;"><span style="mso-list: Ignore;">4-<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span></span></span><span style="font-family: Arial;">Eğitim ve idari personelde istihdam engeli.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l0 level1 lfo1; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-family: Arial; mso-fareast-font-family: Arial;"><span style="mso-list: Ignore;">5-<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span></span></span><span style="font-family: Arial;">Yerlerini hali hazırda kazanmış olan muhtemel çalışan kadrosunun engellenmesi.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l0 level1 lfo1; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-family: Arial; mso-fareast-font-family: Arial;"><span style="mso-list: Ignore;">6-<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span></span></span><span style="font-family: Arial;">Personel sayısının zorunlu emeklilikle azaltılması.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l0 level1 lfo1; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-family: Arial; mso-fareast-font-family: Arial;"><span style="mso-list: Ignore;">7-<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span></span></span><span style="font-family: Arial;">Araştırma eğitimine olan düşük yatırım (doktoralar, araştırma hibeleri)</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l0 level1 lfo1; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-family: Arial; mso-fareast-font-family: Arial;"><span style="mso-list: Ignore;">8-<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span></span></span><span style="font-family: Arial;">Hocaların ve üniversite idari heyetindeki sıradan çalışanların yenilenmeyen kontratları.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l0 level1 lfo1; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-family: Arial; mso-fareast-font-family: Arial;"><span style="mso-list: Ignore;">9-<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span></span></span><span style="font-family: Arial;">Kısa vadeli kontratların engellenmesinin sonucu olarak enstitü servislerindeki taşeronlaşma ve olağan yollardan istihdam edilmiş kadroda şiddetti azalış.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l0 level1 lfo1; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-family: Arial; mso-fareast-font-family: Arial;"><span style="mso-list: Ignore;">10-<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span></span></span><span style="font-family: Arial;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Tam zamanlı araştırmacıların lağvedilmesiyle birlikte araştırmacıların sıradanlaştırılması, daha büyük iş yükü ve daha düşük maaşlarla sınırlı kontratlı (3 yıllık, bir kez yenilenen) araştırmacıların yaratılması, araştırmacıların imtiyazlı profesörlerin gücüne tabi kılınmaları</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Eğer bu kanun geçerse İtalyan üniversitelerinin yıkımıyla sonuçlanacaktır, mealen:</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l1 level1 lfo2; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-family: Arial; mso-fareast-font-family: Arial;"><span style="mso-list: Ignore;">1-<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span></span></span><span style="font-family: Arial;">Herkesin üniversitede okuma hakkının, yalnızca bahşedilmiş bazılarının girişiyle sona erişi.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l1 level1 lfo2; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-family: Arial; mso-fareast-font-family: Arial;"><span style="mso-list: Ignore;">2-<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span></span></span><span style="font-family: Arial;">Öğretimin ve bilimsel araştırmanın gelecekteki çöküşü.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l1 level1 lfo2; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-family: Arial; mso-fareast-font-family: Arial;"><span style="mso-list: Ignore;">3-<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span></span></span><span style="font-family: Arial;">Artan hiyerarşi ve diğer sektörlerin içinde öğretmen ve araştırmacı kadronun da tabi kılınması.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l1 level1 lfo2; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-family: Arial; mso-fareast-font-family: Arial;"><span style="mso-list: Ignore;">4-<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span></span></span><span style="font-family: Arial;">Ayrıcalıklı profesörlerin gücünün gelecekteki artışı.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l1 level1 lfo2; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-family: Arial; mso-fareast-font-family: Arial;"><span style="mso-list: Ignore;">5-<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span></span></span><span style="font-family: Arial;">Bilimsel çalışmalarla insani çalışmalar arasındaki daha büyük hiyerarşi.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l1 level1 lfo2; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-family: Arial; mso-fareast-font-family: Arial;"><span style="mso-list: Ignore;">6-<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span></span></span><span style="font-family: Arial;">Araştırmanın güç grupları ve kapitalist öznelere daha çok tabi kılınması.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l1 level1 lfo2; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-family: Arial; mso-fareast-font-family: Arial;"><span style="mso-list: Ignore;">7-<span style="font-family: 'Times New Roman'; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; line-height: normal;"> </span></span></span><span style="font-family: Arial;">Özel üniversitelere artan devlet desteği, ki çoğu çoğunlukla dini direktiflerin elindedir, ve üzerlerinde devlet yapılarının kontrolü yoktur.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu senaryo Bakan Gelmini’nin reformlarına karşı örgütlü bir mücadeleyle birleşmelidir. Bu, ne yasaya, ne de mevcut şirket, maaş, iş taleplerine basit bir muhalefetle sınırlanabilir. Üniversite yapısındaki (öğrenciler, sıradan işçiler, kısa-vade kontratlı araştırmacılar) güçsüz muhtelif öğelerin ihtiyaçları, üniversite gibi bir yapı içinde mümkün olan yegâne anti-otoriter hedefe ulaşmak için üniversite idareciliğinde yeniden şahlanacak olan çekişmeci sendikacılıkla tutkallanmalı – bir diğer deyişle ayrıcalıklı profesörlerin gücünde ilerici bir azaltılma.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em>Gelmini Kanunu’nun derhal iptali için mücadeledeki öğrencilerle birlikte!</em></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong>Komünist-Anarşist Federasyonu</strong></span></span></div></span></span>Çeviri Kolektifhttp://www.blogger.com/profile/08384075980896881094noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5234513711936802335.post-51241301370632462572010-11-27T14:14:00.000-08:002010-11-27T14:20:31.904-08:00Yunanistan; Ateş Hücreleri'nden Uluslararası Dayanışma Çağrısı ve Tutsak Gerilla Mektupları<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPHKsB2gQE2Z541jSpN-IwgxC-LeB-ja66KeYq4LQ5OL4C8pl1sWJ-XyzHNGw5DrH6h65P9tcmF_AkvoJxtx5Fe4-KzKJyV6ZehIbXW0qds40sxc7EUr9t5UOL7Q6g3N6raRhmfgfI96A/s1600/greece-riots2.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="201" ox="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPHKsB2gQE2Z541jSpN-IwgxC-LeB-ja66KeYq4LQ5OL4C8pl1sWJ-XyzHNGw5DrH6h65P9tcmF_AkvoJxtx5Fe4-KzKJyV6ZehIbXW0qds40sxc7EUr9t5UOL7Q6g3N6raRhmfgfI96A/s320/greece-riots2.JPG" width="320" /></a></div><div class="separator" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="separator" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="separator" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em><span><strong>Başlamadan Not:</strong> Buradaki metinler </span><span style="font-family: Arial;"><a href="http://325.nostate.net/"><span style="color: windowtext; font-family: Arial; font-style: normal; text-decoration: none; text-underline: none;">http://325.nostate.net</span></a><span style="font-family: Arial; font-style: normal;"> adresinden alınmıştır. Tarihler başlıkların yanındadır. Çeviri Kolektifi, 2010</span></span></em></span></div><div class="separator" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="separator" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span><em>1 - Ateş Hücrelerinden Uluslararası Dayanışma Çağrısı</em></span></span></div><div class="separator" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span><em>2 - Gerasimos Tsakalos ve Panagiotis Argirou'dan Mektup</em></span></span></div><div class="separator" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span><em>3 - Haris Hadjimihelakis'ten Mektup</em></span></span></div><div class="separator" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><a name='more'></a><div class="separator" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"></div><div class="separator" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">-<em><span style="font-family: Arial; font-style: normal;"><strong>Ateş Hücreleri’nden Uluslararası Dayanışma Çağrısı</strong></span></em>- (<span style="font-family: Arial; font-style: normal;"><em>27 Kasım 2010</em></span>)</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Enternasyonal Devrimci Cephe</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Devrimci örgüt Ateş Hücreleri İttifakı gerillaları, aynı olayla suçlanan devrimciler ve bireyler için dayanışma çağrısıdır (Dava, 17 Ocak)</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Eylemimizin bir diğer sebebi, hani şu elçiliklere ve Avrupalı liderlere gönderilen yanıcı paketler, uluslar arası çağrı yapabilmemiz içindi.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu nedenle yeryüzünün bütün eylem ve boylamlarına, Avrupa’dan Latin Amerika’ya, devrimci savaşımızı güçlendirme çağrısı yapıyoruz. Enternasyonal olarak örgütleniyor ve düşmanı hedef alıyoruz. Yıkıcı hareketlerin sokakları dolduruşunu ve gerilla gruplarının yeniden ve yeniden saldırışını görmek konusunda sabırsızız. Hepsi kilidi açmak ve masaya tabu ve fetişleştirme olmadan gitmek anlamına geliyor. Mitinglerde polislerin kafalarını eziyoruz, bankalar soyuluyor ve ateşe veriliyor, bombalar hükümet binalarını havaya uçuruyor, silahlar politikacıları, gazetecileri, hukukçuları ve bu dünyanın bütün koruyucularını cezalandırıyor.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu yolla, adım adım, dâhili iç düşman onlar için daha tehlikeli bir hale geliyor. Aynı zamanda dayanışma, o ki devrimci güçlerin en güçlü ve güvenilir silahlarından biri, daha güçlü ve koordineli bir çığlığı mümkün kılıyor. Belçika’da bir protestodaki toplu tutuklamalara misilleme olarak Yunanistan’da bombalar kuracağız ve Şili’de bir devrimci grup tutsak edildiğinde, Arjantin yoldaşların saldırılarıyla moloz içinde kalmalı. Bizim için şehit gerillalar ve tutuklamalar bir ara verme meselesi değildir, tersine, bunlar devrimci süreçleri kızıştıran güdümleyici güçler oluyorlar. Bundan dolayı Dayanışma’nın, reformun insancıl bir protestosundan çok silahlı bir inat olması gerektiğine inanıyoruz.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">17 Ocak 2011’de Atina’da devrimci örgütümüzün davası görülecek. Bu davada bazı onurlu üyelerimiz, bazı devrimciler ve suçlananlarla ilişkileri yüzünden bazı anarşistler yargılanacak. Kendimizi hukuksal otoritelerin limitleri dışında tanımladığımız için mahkemede konuşmanın bir değeri yok. Esas olan, suçlanan ve bu davadan cezaevinde yatan yoldaşlarımızla dayanışmanın agresif bir ifadesini göstermektir. Bizim için, polis tarafından zinciri bırakılan insan avına ve iki arkadaşımızın son tutuklamalarına rağmen, hiçbir şey eylemimizin sürekliliğini ve evrimci seyrini durduramaz.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Savaşı sonuna kadar ilerletmek konusundaki kararımızla, Yunanistan, Avrupa, Şili, Arjantin, Meksika ve bütün dünyaya, yoldaşlara ve gerilla gruplarına, hukuksal ve Yunan otoritelere saldırı sinyali vermeleri çağrısı yapıyoruz; tabii aynı zamanda yeni şehir gerillası savaşının rehinelerine bir dayanışma selamı. Hadi bu davayı, Devrimci Savaş’ta eylemin bir başka sebebi haline getirelim!</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="font-family: Arial; font-weight: normal;"><em>Ateş Hücreleri İttifakı</em></span></strong><span style="font-family: Arial;"></span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">------------------------------</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="font-family: Arial; font-weight: normal;">-<strong>Gerasimos Tsakalos ve Panagiotis Argirou’dan mektup</strong>- </span></strong><span style="font-family: Arial;">(<span style="font-family: Arial; font-style: normal;"><em>23 Kasım 2010</em></span>)</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">(<em><span style="font-family: Arial; font-style: normal;">1 Kasım 2010’daki ‘bomba-mektup’ vakasından tutuklanan Ateş Hücreleri İttifakı savaşçılarından, ana akım küresel medya ve yöneticilerinin uluslar arası dikkatini kışkırtan ilk mektup.</span></em>)</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İtirazını Silahlandırmayan, Uzlaşmalarında Ölür</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">1 Kasım 2010’da, iki yakıcı paketi Astidamantos sokağındaki Suisse Mail’e ve Spirou Merkouri sokağındaki ACS’ye; Pangrati’de Atina’daki Meksika Büyükelçiliği’ne ve Hague’deki Eurojust’a çoktan teslim ettikten sonra DIAS (motosikletli güçler) polislerince çevrilip yakalandık. Mekânlarımızda Nicolas Sarkozy’nin Fransa’daki başkanlık konutuna ve Atina’daki Belçika konsolosluğuna adreslenmiş iki yakıcı paket bulundu.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Devrimciler olarak herhangi bir sorgucu otoriteyi tanımıyoruz. Bu yüzden,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>devrimci tutumumuzu, halk ve yoldaşlarımızdan önce geliştirmeyi bir ödev bildiğimizden polis ve dedektiflerden özür dilemeyi reddediyoruz.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kendimizi bu nedenle devrimci savaşın birer rehinesi, devrimci örgüt Ateş Hücreleri İttifakı’nın onurlu üyeleri ilan ediyoruz. Herhangi bir şeyden pişman değiliz ve örgütümüzün bütün tebliğlerini, eylemlerini, bizi var eden ve onurlu yapan, şimdiden sonra olacaklar da dâhil olmak üzere, hepsini destekliyoruz.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bütün ruhumuzla Ateş Hücreleri İttifakı’nı destekliyoruz, çünkü o da bizim ruhumuzun bir parçası. Bizi sisteme karşı saldırı pozisyonuna getiren seçimimizden ötürü kendimizle gurur duyuyoruz.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Tutsaklığın zor koşullarına rağmen silahlı şiddet, şehir gerillası mücadelesi ve devrim konularındaki görüş ve tutumumuzu sergilemeyi asla kesmeyeceğiz.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Yoldaşlar, bizden bir damla toprak almalarına bile müsaade etmeyelim.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Yoldaşlar, kayıtsızlığı ve sersemliği kıralım.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Hadi, toplum düzenini ilk ve nihai olarak yıkalım.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">P.S. Dayanışma ve devrimci bilinçliliği genişletmenin, muhtelif gerilla eylemlerinin devamı ve şiddetlendirilmesinden güzel bir yolu yoktur. Bu yüzden gerillalara tüm içtenliğiyle yoldaşça selamlarımızı gönderiyoruz, kentin zavallı gecelerine rağmen nefretin ateşiyle yanmakta olan…</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Yabancı örgütler ve tutsak savaşçılarla uluslar arası dayanışma kampanyası bağlamında bir örgüt tebliği gelecektir.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Hiçbir şey bitmedi</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Savaş sürüyor.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><strong><span style="font-family: Arial; font-weight: normal;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em>Ateş Hücreleri İttifakı – Komando Pratik Teori</em></span></span></strong></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><strong><span style="font-family: Arial; font-weight: normal;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em>Gerasimos Tsakalos</em></span></span></strong></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em><strong><span style="font-family: Arial; font-weight: normal;">Panagiotis Argirou</span></strong><span style="font-family: Arial;"></span></em></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">-----------------------------------</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">-<span style="font-family: Arial; font-weight: normal;"><strong>Anarşist tutsak Haris Hadjimihelakis’den mektup</strong></span>- (<span style="font-family: Arial; font-style: normal;"><em>26 kasım 2010</em></span>)</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">(<em><span style="font-family: Arial; font-style: normal;">Haris Hadjimihelakis, Halandri Atina’da Ateş Hücreleri İttifakı’nın “hücre evi” olduğu söylenen yere yapılan polis baskını sonrası tutuklandı. Bu mektubunda Haris, devrimci örgüt Ateş Hücreleri İttifakı’ndaki katılımı iddialarını doğruluyor. Panayiotis Masouras ve Konstantina Karakatsani yoldaşlar da gruba üye oldukları suçlamasıyla şu an cezaevindeler. Bütün tutsak savaşçılarla devrimci dayanışma!</span></em>)</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">-</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Devrimci örgüt Ateş Hücreleri İttifakı’ndaki katılımımın bütün politik sorumluluğunu üstleniyorum.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Devlet aygıtı 23/09/2009 da ellerimi sıkıca bağlayıp vücudumu zindana atana kadar şehir gerillası savaşının tarafında, uzlaşmadan durma tercihimden gurur duyuyorum. Ne var ki özgür devrimci bilincimi asla hapsedemeyecekler. Radikal isyancı Söz’ümün üretimindeki devamlılığı, bu tutsaklık koşullarında bile asla engelleyemeyecekler. </span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Şehir gerillası yoldaşlar Gerasimos Tsakalos ve Panagiotis Argirou’yu selamlıyorum!</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Pozisyonumuz her zaman için hayatın sahih tarafında olacaktır, devrimci eylem ve devrimin sürekliliği için militan gerilla grupları tarafı.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Hiçbir Şey Bitmedi, Her Şey Devam Ediyor</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Önce Devrim ve Hep Devrim</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Halandri vakası üzerine birkaç söz ve bir kişisel öz-eleştiri</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Şimdi tabii benim vakamın 23/09/2009’dan bu yana politik değerlendirilişindeki değişim üzerine belirli sorular olacak. Bazılarının merakı ve zayıf hayal güçleri, geleneksel safralarını yaymak için hali hazırda hazırlanıyor olabilir. Ne var ki onları es geçerek, kamusal bir öz-eleştiriye girişiyorum ve kalpleri ve zihinleriyle dinleyen gerçek yoldaşlar için yeniden pozisyon alıyorum, her fırsatta çamur atmaya hevesliler için değil.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Meseleyi başından alalım.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Halandri’nin bilindik istilası, anti-terör polisinin devrimci örgüt Ateş Hücreleri İttifakı’nın hücre evini bulmak için kopardığı tantanayla birleşti. Bu dava, genel arkadaş ve yoldaş çevresini yeni bir hedef alma girişimiydi ve hukukun kindar doğasının bir başka okunuşu arananları ve tutsakları teslim almaya yönelik mekanizmanın icrasıdır.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Lakin, tercihlerimi onur belirlediğinden dolayı bu göz yummama izin vermiyor, ama öte yandan devrimci hareketteki seyrimi lekeleyen hataları da teslim etmemi talep ediyor, geçici süre için dahi olsa bir mekanizmayı, yasal olduğu için olayla hiçbir bağlantısı olmayan insanların da toplandığı bir eve taşımamdaki hatanın tüm sorumluluğunu (aylar önce mahkeme önünde de üstlendiğim sorumluluğu) üstleniyorum.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve öz-eleştirinin ve devrimci seçeneklerimin öz-evriminin ruhuyla, açık olarak deklare ediyorum ki ittifakın bir üyesi olarak sorumluluğu kabul etmemiş olmamdaki temel sebep, bunun, olaya karışanlara çıkarması muhtemel faturaydı.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Suçüstü tutuklamada belirli bir politik tutumu akılda tuttuğumu görüyorsunuz, ama bir ihmalle meydana gelen şeyi hiç hesap etmemiştim.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Pek çok insanın sorumluluğunun yükünü üzerimde hissediyorum, benim davamın onları zor bir duruma sokabileceği inancıyla.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Mamafih, 1 Kasım 2010 öğlen sonrasındaki gelişmeler beni tekrar buna sürükledi, yoldaş Gerasimos Tsakalos ve Panagiotis Argirou’nun Pagrati bölgesinde yakalanmaları.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu kaybın darbesi bir an için sürdü ve yerini demir bir iradeyle güçlü bir bilinçlilik aldı. Yoldaşların tutuklanmaları gerçeği, ortak köklerimiz, paylaştığımız zaman, tarih ve örgütün onuru, ama aynı zamanda benim bir devrimci ve savaşçı olarak onurum Ateş Hücreleri İttifakı’ndaki katılımımın politik sorumluluğunu almaktan başka bir yol bırakmadı.</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve daha da fazlası gelecek…</span></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><strong><span style="font-family: Arial; font-weight: normal;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em>Haris Hadjimihelakis</em></span></span></strong></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="font-family: Arial; font-weight: normal;"><em>Koridallos Cezaevi</em></span></strong><span style="font-family: Arial;"></span></span></div></span></span>Çeviri Kolektifhttp://www.blogger.com/profile/08384075980896881094noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5234513711936802335.post-48336324412190427902010-11-27T03:50:00.000-08:002010-11-27T03:53:58.721-08:00Faşizme Karşı Mücadele Bolşevizm'e Karşı Mücadele İle Başlar<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTSZnE27ym4Xz7u5UrvXm4lbsYSrDNzWFdLcU2BUy2ybzRhyphenhyphen6x46cco3P2suO0A11H5huSnaMPKflttbRqpceOXvFKPiprBPIQSDyiyQwM7_Md1JOK8m_fDRIDMIxc05BG2yirVdgILB4/s1600/IMG_0001.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" ox="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTSZnE27ym4Xz7u5UrvXm4lbsYSrDNzWFdLcU2BUy2ybzRhyphenhyphen6x46cco3P2suO0A11H5huSnaMPKflttbRqpceOXvFKPiprBPIQSDyiyQwM7_Md1JOK8m_fDRIDMIxc05BG2yirVdgILB4/s1600/IMG_0001.jpg" /></a><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em><strong></strong></em></span></div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em><strong>Başlamadan not:</strong> İki elden çevrilen bu metin </em></span><a href="http://www.korotonomedya.net/"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em>www.korotonomedya.net</em></span></a><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em> mail grubuna atılmış, kaynak olarak da </em></span><a href="http://digitalelephant.blogspot.com/2010/08/struggle-against-fascism-begins-with.html"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em>http://digitalelephant.blogspot.com</em></span></a><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em> adresi gösterilmiştir. Literatüre olan bu mühim katkıdan ötürü arkadaşlara büyük teşekkürler.</em></span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><em>Otto Rühle</em></strong></span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em>The struggle against Fascism begins with the struggle against Bolshevism<br />
'Living Marxism', vol. 4, n. 8, 1939.</em></span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em>1981, Bratach Dubh Editions</em></span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><a name='more'></a></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Giriş</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Faşizmin trajik tarihi, modern demokratik Devletin içinde en son noktasına erişerek, şimdi usulüne uygun gelişmesinin tüm rotasını yürümüş oldu, Rühle'nin makalesi bizim için seve seve anlaşılır oldu. Makale 30'ların sonunda yazılmıştı ve aynı zamanda hem Bolşevizm’e hem de Faşizme karşı mücadeleye ithaf edilmişti. </span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Şimdiki kapitalizmin gerçek hakimiyeti, Güncel faşizme (demokrasi olarak kamufle edilmiş) platform sağlayan otoriter tasarımları gösteriyor ve bu güncel Bolşevizmler (proletaryanın diktatörlüğü olarak kamufle edilmiş) açıkça benzer var oluyorlar.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Daha açık olmak için şunu söyleyebiliriz, gerçek bir iktidar için kurallara uygun (demirden) otorite dökümü yaparak, kapitalist proje mutlak kontrol yolunda gelişiyor. Bu kontrole, her ikisi de aynı noktaya varsa da iki farklı biçimde ulaşılabilir. a) Demokratik bir yolla, Dış ilişkilerdeki karar almanın merkezsizleşmesi temeline dayanan, merkezileşmiş bir iktidarı yeniden yapılandırma, batı demokrasileri olarak anılanlarda geliştiği gibi; b) Bir Devlet kapitalizmi olarak, örtülü ideolojik bir sömürülmenin düzenlenmesi ve komünist parti tarafından doğrudan kontrol: tüm komünist devletler olarak anılanlarda bir derecede ya da diğer biçimde olanlar gibi.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Eğer her iki yolu da değerlendirirsek ve sömürücülerin kendi amaçlarına ulaşmak için yapabilecekleri ne kaldığını göz önünde tutarsak, açıkça Batı demokrasilerinin mutlak kontrol yolundaki her iki yoldan daha gelişmiş olanı olduğunu söyleyebiliriz, totaliter “komünist” rejimler değil. Buna rağmen mutlak kontrole yönelik seçilmiş olan en çabuk yolda (Devlet aygıtının tamamıyla kontrolü ve ideolojisinde) ikinci seçilen en az stabil olanı ve aynı zamanda en tehlikeli olan yol (onlar için). Bu rejimler, sadece belirli bir marjinalleştirilmiş azınlığın değil (batı demokrasilerindeki meselenin olduğu gibi), fakat sömürülmüş büyük kitlelerin ilgili olduğu muazzam ayaklanma potansiyelinin üzerinde oturuyorlar. Diğer taraftan, batı demokrasileri -çok fazla kendi marifetleriyle değil ama kapitalist yarışma mekanizması dolayısıyla- kendilerini baskının daha incelikli olması gerekliliğiyle yüzleşmiş buldular ve bu yüzden bugünkü gerçek faşizmi karakterize eden kontrol biçimini daha dikkatli ve zekice gerçekleştirebildiler.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Yukarıda bahsedilen devlet modelleri, “proletarya diktatörlüğünün” ülkelerinin faşizmlerinin “batı demokrasisi” ülkelerinin faşizminden öğrenmek zorunda olduğunu anlamak içindi. İlk olarak, baskı sadece muhaliflere değil, ama aynı zamanda birçok nedenden ötürü onaylamayan ya da basitçe onaylama belirtileri göstermeyen geniş katmanlardaki işçilere ve köylülere de, parti aygıtının otoritesiyle darbe indiriyor. Toplama kampları sadece suçlu muamelesi yapılan küçük muhalifler için değil ama halkın geniş tabakalarını tutmak için de planlandılar. Batı'da “farklı” olarak görülenler, özel cezaevlerinin suçlulaştırılmış bir azınlığı seçmesiyle -örneğin İtalya'da- konsensüs mekanizması yoluyla, büyük sömürülen kitlelerden koparıldılar, ve, sosyal cemiyetten ayrıldılar. Batı demokrasisi modern faşizminin karakteristiğinde bu var: kendi kendine, herkesi “katılımcı” yapmak isteyen bir iktidar yapısı olarak ortaya çıkıyor ve hiç kimseyi dışlamak istemeyen, ama sadece, kontrolün bütünlüklü gelişmesinin ekonomiyi ve politik etiketleri mükemmelleştireceği görüşünde, kontrolün tüm ekonomik iktidarının merkezini, politik iktidarın merkeziyle birlikte koordine edebilecek, sınırlı bir azınlığın ellerinde kalacağı koşullarda. “Komünist” Devletlerin faşizmi açıkça kendisini daha geride sunuyor, birisinin farklı şekilde düşünmesini belirleyebilecek ideolojinin kitlesel kullanımında daha az zeki. Bununla birlikte, basitçe, baskının kesin bir biçimdeki gösteri aşamasının (Lenin'in, Mao'nun vs. dev resimleri, batı koşullarında kesinlikle düşünülemez) ne kadar karmaşık oldukları önemli değil, her zaman faşizmin kızıl bir biçimini temsil ediyorlar (Çin'in kültürel devrimini düşünüyoruz), temelde Nuremburg'un görkemli Nazi geçit törenlerinden çok farklı değil, ya da diğer Palazzo Venezia(Mussoli'nin balkonundan konuşmalar yaptığı saray) soytarısının kasılmalarından.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Faşizmin Çin ve Rus modellerinin şimdi ilerlemeci “açık”, tipik batı demokrasilerine doğru yöneldiği söylenebilir, partinin en üst mercileri bile, sömürülen kitleler üzerinde olağanüstü ideolojinin bir sonsuz geviş getirilmesinin kullanılmasıyla usule uygun bir hakimiyeti sağlamanın zorluklarını anlamaya başlıyorlar. Belki, faşizmin daha akılcı biçimlere ulaşmasına başlıca engellerden birisi, dünyanın politik-askeri iki iktidar bloğuna bölünmüşlüğü, fakat bu meseleyi değiştirmiyor, örneğin Çin'in güncel “özgürleşmesi”, -bu seviyedeki üretim ve tüketicilikte başka hiçbir şeye değilse bile, Amerikan modelinin nüfuz etmesine izin verdi.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Rühle'nin bu kısa ve öz makalesi bu yüzden onun ilişkisini sağlıyor. Zamanının hararetinde yazılmış, ve şaşırtıcı bir biçimde, o zaman, son derece karmaşık ve anlaşılması güç bu ilişkileri anlıyor. Faşizme karşı mücadele Bolşevizm’e karşı mücadeleyle başlar. Bugün aynı şekilde tekrar ediyoruz: karmaşık faşizme karşı mücadele daha basit ve bu yüzden anlaşılabilir çeşitlerine karşı mücadeleyle başlar. Hatta, Komünist olarak isimlendirilenler gibi Devlet biçimlerinin faşist doğalarına girerek, kendisini hangi biçimde kuruyor olursa olsun, tek çözümün iktidarın şimdiden ve kesin yok edilmesi olduğunu anladık. Müdahalenin anarşist biçiminin, gerçeklikte faşizme karşı mücadeleyi doğru bir yönelimde yapabilecek biricikliğiyle bunu doğruluyoruz.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Alfredo M. Bonanno<br />
27 Mayıs 1981</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Faşizme Karşı Mücadele Bolşevizm’e Karşı Mücadele İle Başlar</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">I.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Rusya yeni totaliter devletlerin en önüne yerleştirilmek zorunda. Yeni Devlet prensibini uygulayan ilk devletti. Uygulanmasında en çok mesafe kaydetmişti. Anayasal bir diktatörlüğü politik ve yönetimsel terör sisteminin de dâhil olmasıyla birlikte ilk uygulayandı. Mutlak Devletin tüm özelliklerini adapte ederek, bu yüzden Demokratik Devlet Sistemi'ni fes ederek diktatöryel bir yönetime zorlanmış diğer ülkeler için bir modele dönüştü. Rusya faşizm için örnekti.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu noktaya hiçbir kaza yol açmadı, ne de tarihin kötü bir şakası. Burada sistemlerin kopyalanması görünürde değil ama gerçek. Her şey, farklı derecelerdeki tarihsel ve politik gelişmeye uygulanmış aynı prensiplerin sonuçları ve ifadeleriyle başa çıkmak zorunda olduğumuza işaret ediyor. “Komünist” parti hoşlansa da hoşlanmasa da, sorun ayı kalıyor: Devlet düzeni ve Rusya'daki yönetim, İtalya'daki ve Almanya'dakinden ayırt edilemez. Özünde aynılar. Birisi kızıldan, karadan, ya da kahverengi “Sovyet Devleti”nden, kızıl, kara, ya da kahverengi faşizm gibi bahsedebilir. Bu ülkeler arasında belirli ideolojik farklılıklar olmasına rağmen, ideoloji Hiçbir zaman birincil önemde değil. Ayrıca, İdeolojiler değişebilir ve bu gibi değişimler Devlet Aygıtı'nın işlevlerine ve karakterine zorunlu olarak yansımazlar. Dahası, Almanya'da ve İtalya'da özel mülkiyetin hala var olması, sadece ikincil önemdeki bir değişiklik. Yalnızca özel mülkiyetin ortadan kaldırılması sosyalizmi garantilemiyor. Özel mülkiyet kapitalizm içinde de ortadan kaldırılabilir. Sosyalist bir toplumu esas belirleyen şey, üretim araçlarındaki özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasıyla birlikte, işçilerin kendi emeklerinin ürünleri üzerindeki kontrolü ve ücretlilik sisteminin sona ermesidir. Bu her iki başarı, İtalya'da ve Almanya'daki gibi Rusya'da yerine getirmedi. Düşünen bir işçi faşizmin ne olduğunu biliyor ve onunla savaşıyor, ama Rusya'nın selamladığı gibi, o sadece sıklıkla sosyalistçe doğası olduğu mitini kabul etmeye istekli. Bu aldatılma faşizmle toptan ve kararlı bir kopuşu engelliyor, çünkü o (İşçilerin sosyalist doğası olduğu miti) -Almanya'da ve İtalya'da olduğu gibi- özdeş bir Devlet ve Hükümet sistemine yol açan, gerekçelere, önkoşullara, ve Rusya'da olan koşullara karşı, ilkesel direnişi engelliyor. Bu yüzden Rus miti karşı-devrimin ideolojik bir silahına dönüşüyor.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bazıları, Rusya'nın diğer ülkelerden sosyalizme bir adım daha yakın olduğunu sanmalarına rağmen, bu “Sovyet Devlet”inin Uluslar arası proletaryaya sınıf mücadelesi amaçlarına daha yakın olması için yardım ettiği anlamına gelmiyor. Aksine, Rusya kendisini Sosyalist bir Devlet olarak tanımlayarak, dünya işçilerinin gözlerini boyuyor ve aldatıyor.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İnsanlık için iki efendiye hizmet etmek mümkün değil. Totaliter bir devlet bile böyle bir şeyi yapamaz. Eğer faşizm kapitalistçe ve emperyalistçe çıkarlara hizmet ediyorsa, işçilerin ihtiyaçlarına hizmet edemez. Eğer, buna karşı, görünen birbirine karşı olan iki sınıf aynı devlet sisteminin tarafındaysa, ciddi bir şekilde bir şeyler yanlış olmak zorunda. Bir ya da diğer sınıf hata yapıyor olmak zorunda. Hiç kimse sorunun sadece bir türü olduğunu ve bu aynı politik biçimlerde olmasına rağmen, içeriğinin geniş çeşitli olabileceğini, bu yüzden gerçekten önemli olmadığını söyleyememeli. Bu kendi kendine kuruntu yapmak olurdu. Marksistler için böyle şeyler gerçekleşmez. Onlar için biçim ve içerik birbirine uygundur ve ayrılamazlar. Şimdi, eğer Sovyet Devleti faşizm için bir model olarak hizmet veriyorsa, aynı zamanda faşizmin genel yapısal ve işlevsel unsurlarını da içermek zorunda. Ne olduklarını belirlemek için Leninizm tarafından kurulmuş, Bolşevizm’in Rus koşullarına uygulanması olan, “Sovyet Sistemi”ne geri dönmek zorundayız. Ve eğer Bolşevizm ve Faşizm arasında bir özdeşlik kurulabilirse, sonrasında proletarya hem faşizme karşı mücadele ederken hem de Rus “Sovyet Sistemi”ni savunamaz. Onun yerine, Faşizme karşı mücadele Bolşevizm'e karşı mücadeleyle başlamak zorundadır.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">II.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Başından beri, Lenin için Bolşevizm tamamıyla bir Rus fenomeniydi. Uzun yıllar politik aktiviteleri boyunca, diğer ülkelerdeki mücadele biçimlerine Bolşevik sistemi uygulamayı hiç denemedi. O bir sosyal demokrattı; Bebel ve Kautksy'de işçi sınıfının liderlerinin cana yakınlığını gören ve Lenin'in bu kahramanlarına ve tüm diğer oportünistlere karşı mücadele eden Alman Sosyalist hareketinin sol kanadını görmezden geldi. Onları görmezden gelerek, -Rosa Luxemburg liderliğinde, Alman “solu”nun Kautksyciliğe karşı zaten açık mücadeleye girişmiş olduğunda bile-, küçük bir grup Rus göçmeninin çevrelediği uyumlu bir izolasyonda kaldı, ve nüfuzunun(Kautsky'nin) etkisi altında kalmaya devam etti.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Lenin sadece Rusya ile ilgiliydi. Amacı, Çarcı feodal sistemin son bulması ve burjuva toplumunun içinde muazzam miktardaki politik gücü sosyal demokratik partisi için ele geçirmekti. Bununla birlikte, sadece işçilerin dünya devrimi ortaya çıktığında iktidarda kalabileceğini ve sosyalizasyon işlemini yürütebileceğini anladı. Ama bu bağlamdaki kendi aktiviteleri açıkça uygun olmayan bir biçimdeydi. Alman işçilerinin tekrar partiye, sendikalara, ve parlamentoya, girmelerine yardım ederek ve aynı zamanda Alman Konsey (sovyet) hareketinin yok edilmesiyle, Bolşevikler, uykudan kalkmakta olan Avrupa Devrimi'nin yenilgisine yardım ettiler.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Profesyonel devrimcilerin bir tarafta olduğu ve diğer tarafta ardındaki geniş kitlelerin varlığından meydana gelen Bolşevik Parti, izole olarak kaldı. Sivil savaş, müdahale, ekonomik gerileme, deneylerin sosyalizasyonundaki başarısızlık, hazırlıksız Kızıl Ordu yıllarında gerçek bir sovyet sistemi geliştirilemedi. Menşevikler tarafından geliştirilmiş Sovyetler olmasına rağmen, Bolşevik şemaya uymuyordu, Bolşevikler onların yardımıyla iktidara gelmişlerdi. İktidarın stabilizasyonu ve ekonomik yeniden yapılandırma sürecinde, Bolşevik Parti kendi kararları ve aktiviteleri için tuhaf sovyet sistemini nasıl koordine edeceğini bilmiyordu. Yine de, Sosyalizm Bolşeviklerin de arzusuydu, ve gerçekleştirilmesi için dünya proletaryasına ihtiyaç duydu.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Lenin, dünya işçilerini Bolşevik metotlara kazanmak için bunun olmazsa olmaz olduğunu düşündü. Bolşevizm’in muazzam zaferine rağmen, diğer ülkelerin işçilerinin kendilerinin Bolşevik teori ve pratiği kabul etmek için biraz eğilim göstermesi rahatsız ediciydi, ama tersine bir kaç ülkede, ve özellikle Almanya'da, konsey hareketinin yönüne doğru yönelmişti.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu konsey hareketini Lenin Rusya'da artık kullanamazdı. Diğer Avrupa ülkelerinde Bolşevik biçimdeki ayaklanmalara karşı güçlü yönelimler gösterdi. Moskova'nın tüm ülkelerdeki muazzam propagandasına rağmen, -Lenin'in kendisinin de işaret ettiği gibi- “ultra-sol” olarak isimlendirilenler, Bolşevik Parti tarafından gönderilen tüm propagandistlerin yaptığından, konsey hareketi temelindeki bir devrim için daha başarılı bir ajitasyon yaptı. Bolşevizm’i takip eden, Komünist Parti, burjuvazinin proletaryalaşmış büyük parçalarından meydana gelen küçük, histerik, ve yaygaracı bir olarak grup kaldı, oysa konsey hareketi gerçek proletarya güçlülüğü kazandı ve işçi sınıfının en iyi bileşenlerini cezp etti. Bu durumun üstesinden gelmek için, Bolşevik propaganda arttırılmak zorundaydı; “ultra-sol”a saldırılmalıydı; Bolşevizm yararına onun (konsey hareketinin) etkisi yok edilmeliydi.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Sovyet Sisteminin Rusya'da başarısızlığa uğramasından bu yana, radikal ‘rekabet’ Rusya'da Bolşevizm’in başaramadığı şeyin diğer yerlerde Bolşevizm’den bağımsız olarak çok iyi farkına varılabileceğini dünyaya kanıtlamaya nasıl cüret edilebileceğine dairdi. Bu rekabete karşı, Lenin iktidarı kaybetme korkusu ve sapkınların başarısına olan öfkesinin sonucu olarak “Der Radikalismus, die Kinderkrankheit des Kommunismus - Radicalism, an Infantile Disease of Communism – Radikalizm, Komünizmin Bir Çocukluk Hastalığı”nı (Ç.N: Türkçe'ye -“Sol Komünizm", Bir Çocukluk Hastalığı”- olarak çevrilmiştir.) yazdı. İlk başta bu broşür ‘Marksist strateji ve taktiğin yaygın bir izahındaki deneme’ alt başlığıyla ortaya çıktı, ancak sonra bu fazla iddialı ve aptalca deklarasyon kaldırıldı. Biraz fazlaydı. Bu; saldırgan, kaba, ve menfur papalığa ait saçmalık herhangi bir karşı devrimcilik için gerçek bir malzemedir. Bolşevizm’in tüm programatik beyanları, kendi gerçek karakterini açığa vurur. Bu maskesiz Bolşevizm’dir. 1933'te, Hitler Almanya'daki tüm sosyalist ve komünist literatürü ezdiğinde, Lenin’in broşürünün basımına ve dağıtımına izin verilmişti.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Broşürün içeriğine gelince, Rus Devrimine, Bolşevizm’in tarihine, Bolşevizm ve diğer işçi hareketi akımları arasındaki polemiğe, ya da Bolşevik zafere olanak sağlayan koşullara dair ne söylediğiyle ilgili değiliz, ancak Lenin ve ‘ultra solculuk’ arasındaki tartışmalar zamanında, yalnızca temel noktalarla iki karşıt görüş arasındaki belirleyici farklılıklar resmedilmiştir.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">III.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bolşevik parti, esasında İkinci Enternasyonalin sosyal demokrat kanadı, Rusya'da değil, dışgöç sırasında kuruldu. 1903'teki Londra bölünmesinden sonra, Rus Sosyal demokrasisinin Bolşevik kanadı, artık küçük bir hizipten daha fazlası değildi. Arkasındaki “kitleler” yalnızca onun liderinin kafasında vardı. Buna rağmen, bu küçük öncü birlik katı bir biçimde disiplinli bir örgüttü, militan mücadeleler için her zaman hazır ve devamlı olarak bütünlüğünün sağlanmasını düzenliyordu. Parti, profesyonel devrimcilerin savaş akademisi olarak değerlendirildi. Olağanüstü pedagojik gereklilikleri: kayıtsız şartsız lider otoritesi, katı merkeziyetçilik, demir disiplin, uyum, militanlık, ve parti çıkarları için fedakarlıktı. Lenin'in esas geliştirdiği şey, bir entelektüeller elitiydi, devrimin içine atıldığında liderliği ele geçirebilecek ve iktidarı üstlenebilecek bir merkezdi. Ancak bu şekilde bir devrim hazırlığının doğru ya da yanlış olduğuna dair, mantıksal ve soyut belirleme denemesi hiç yok. Problem diyalektik olarak çözülmek zorunda. Aynı zamanda diğer sorularda sorulmak zorunda: Ne tür bir devrim için hazırlık olmaktaydı? Devrimin amacı neydi?</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Lenin'in partisi Rusya'daki gecikmiş burjuva devriminde feodal Çarlık rejimini devirmek için çalıştı. Partinin iradesi daha fazla merkezileşmiş ve daha tek amaçlı oldukça bu biçimdeki bir devrimde, burjuva Devletin düzenlenmesi sürecine daha fazla başarı eşlik edebilir ve yeni Devlet sisteminde proletarya sınıfının pozisyonu daha fazla umut verebilirdi. Buna rağmen, bir burjuva devrimindeki problemlere devrimci mutlu çözüm olarak kabul edilebilecek olan şeylerin aynı zamanda Proletarya devriminin bir çözümü olduğunu söyleyemeyiz. Burjuva toplumu ve yeni Sosyalist toplum arasındaki belirleyici yapısal farklılık böyle bir düşünceyi dışlar. Lenin'in devrimci metoduna göre, liderler kitlelerin başı olarak görünür. Tam bir devrimci eğitim ve terbiyeye sahip olarak, koşulları anlayabilir, doğrudan ve savaşan güçlere komuta edebilirler. Onlar; profesyonel devrimciler, büyük sivil ordunun generalleridir. Beden ve kafa, entelektüeller ve kitleler, yöneticiler, ve neferler arasındaki bu ayrım sınıf toplumunun, burjuva sosyal düzenine doğru düalizmini(ikiliğini) doğruluyor. Bir sınıf yönetmek için eğitiliyor; diğeri yönetilmek için. Bu eski sınıf formülünden Lenin'in parti görüşü ortaya çıktı. Onun örgütü, yalnızca Burjuva gerçekliğine bir yanıttı. Onun devrimi, -sürece eşlik eden öznel amaçları ne olursa olsun-, amaç olarak bu sınıf ilişkilerini kapsayan bir sosyal düzen yaratan güçlerle kararlaştırılmıştı.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bir burjuva sosyal düzenin olmasını isteyen kim olursa olsun (kendisini) lider ve kitlelerin ayrımında bulacak: öncü birlik ve çalışan sınıf, devrim için doğru stratejik hazırlık. Daha zeki, eğitimli, ve üstün olan liderlik, ve daha disiplinli ve itaatkar olanlar kitleler: böyle bir devrimin başarısı için daha şanslıdır. Rusya'daki burjuva devrim amacında, Lenin'in partisi onun bu amacına en uygun olandı.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Buna rağmen, Rus Devrimi karakterini değiştirdiğinde, proletarya özellikleri daha öne çıktığında, Lenin'in taktik ve stratejik yöntemlerinin değeri sona erdi. Eğer yine de başarılı olduysa, onun öncü gücünden ötürü değildi, ama tümü onun devrimci planlarında birleştirilmemiş olan sovyet hareketinden ötürüydü. Ve Lenin, Sovyetler tarafından gerçekleştirilmiş olan başarılı devrim sonrasında, tekrar bu hareketle ayrıldı, aynı zamanda Rus Devrimi'nde olmuş olan tüm bu proletarya ile de ayrıldı. Doğal tamamlanmasını Stalinizm'de bulan, Devrimin burjuva karakteri tekrar öne çıktı.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Marksist diyalektiklere büyük ilgisine rağmen, Lenin sosyal tarihsel süreçleri diyalektik bir anlamda görememişti. Düşüncesi katı kuralların takipçiliğini yaparak, mekanikçe kaldı. Onun için sadece tek bir devrimci parti vardı -kendisininki; sadece bir devrim -Rusya; sadece bir yöntem -Bolşevik. Ve Rusya'da işe yaramış olan şey, aynı zamanda Almanya, Fransa, Amerika, Çin, ve Avustralya'da da işe yarayabilirdi. Rusya'daki burjuva devrimi için doğru olan şey, aynı zamanda Dünya proletaryasının devrimi için de doğru olabilirdi. Bir kere keşfedilen formüllerin monoton uygulanması, zaman, koşullar, gelişimsel aşamalar, kültürel standartlar, fikirler ve insanlar tarafından rahatsız edilmeyen benmerkezci bir çemberin içine taşındı. Büyük açıklıkla Makine çağının yönetimi Lenin'in politikalarında gün ışığına çıktı; o, devrimin “teknisyeni”, “yaratıcı”sıydı, liderin çok güçlü iradesinin temsiliydi. Faşizmin tüm temel karakteristikleri onun doktrininde vardı, stratejisi, sosyal “planlaması”, ve insanlar ilişkileri sanatı. Sol tarafından, geleneksel parti politikalarının reddedilmesinin derin devrimci anlamını göremedi. Toplumun sosyalist yönelimi için sovyet hareketinin gerçek önemini anlayamadı. İşçileri özgürleştirmek için gerekli önkoşulları bilmeyi hiç öğrenmedi. Otorite, liderlik, güç, bir tarafa çaba gösterme, ve örgüt, kadro, -kendi düşüncesi çizgisi gibi var olmuş- diğerine itaat etme. Disiplin ve diktatörlük, yazılarında en sık kullandığı kelimeler. Sonra, kendi stratejisini kabul edemeyecek ve sosyalizm için devrimci mücadelede en gerekli olmuş olan şeyleri, yani, işçilerin bir kere ve her zaman için kendi kaderlerini kendi ellerine almalarını istemekteki “ultra-sol”u anlayamaması, hem de fikirlerine ve eylemlerine değer vermemesinin nedeni anlaşılabilir.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">IV.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kendi kaderini kendi ellerine almak, ―sosyalizmin tüm sorunları için bu sözcük anahtar― ultra-sollar ve Bolşevikler arasındaki tüm polemiklerin asıl konusudur. Parti sorunu üzerine anlaşmazlık, sendikalizm üzerindeki anlaşmazlıkla paralel gidiyordu. Ultra-sol, sendikalarda devrimciler için artık yer olmadığını; bunun yerine fabrikalarda, ortak çalışma mekanlarında kendi örgütlenme biçimlerini yaratmalarının daha zaruri olduğu fikrindeydi. Amma velakin, kazanılmamış otoriteleri sayesinde, Bolşevikler Alman devriminin ilk haftalarında bile işçileri kapitalistik tutucu sendikalara geri iteklemek için elinden geleni yapmışlardı. Ultra-sollarla mücadele etmek, onları aptallık ve karşı-devrimcilikle suçlamak için, Lenin yayınladığı broşürde bir kez daha mekanik formüllerinden birinin kullanımını yapar. Solun konumuna karşı yönelttiği argümanlarında, Alman sendikalarından bahsetmez, ancak Rusya'daki Bolşeviklerin sendika deneyimlerine değinir. İlk başlangıçta sendikaların proleter sınıf mücadelesi için büyük önemi olduğu genel olarak kabul gören bir gerçektir. Rusya'daki sendikalar gençti ve Lenin'in coşkusunu doğruluyorlardı. Ancak, durum dünyanın diğer bölgelerinde farklıydı. Başlangıçlarında faydalı ve yenilikçi olan en eski kapitalist ülkelerdeki sendikalar işçilerin kurtuluş yolundaki engellere dönüştüler. Karşı-devrimin araçlarına dönüştüler, ve Alman solu bu değişen durumdan kendi sonuçlarını çıkardı.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Lenin, kendisinin zaman içinde ‘katı bir sendikalist, emperyalist amaçlı, kibirli, kendini beğenmiş, kısır, bencil, küçük burjuva, rüşvetçi ve işçi sınıfının ahlakı bozuk aristokrasisinin’ bir katmanını geliştirmiş olduğunu açıklayamadı. Bu yolsuzluk loncası, bu gangster liderliği, bugün dünya sendika hareketini ve arkasındaki işçilerin yaşamlarını yönetiyor. Bu, ultra-solun işçilerin terk etmelerini istedikleri sendika hareketiydi. Lenin, buna rağmen, demagojik bir şekilde diğer ülkelerde uzun zaman önce kurulmuş olan sendikaların karakterini henüz paylaşmamış olan Rusya'daki genç sendika hareketine işaret ederek yanıt verdi. Belirli bir periyottaki belirli bir deneyimi kullanarak, dünya çapındaki uygulamasından sonuçlarını almanın mümkün olduğunu düşündü. Savunduğu devrimciler her zaman kitleler nerdeyse orada olmak zorundaydı. Peki gerçekte kitleler nerede? Sendika bürolarında mı? Üye toplantılarında mı? Kapitalist temsilcilerle liderliğin gizli toplantılarında mı? Hayır, kitleler fabrikalarda, işyerlerinde; ve orada işbirliklerini uygulamak ve dayanışmalarını güçlendirmek gereklidir. Fabrika örgütlenmesi, konsey sistemi, tüm partilerin ve sendikaların yerine gelmesi gereken devrimin gerçek örgütlenmesidir. Fabrika örgütlenmelerinde profesyonel liderliğe yer yoktur, takipçilerin liderleriyle ayrılıkları yoktur, entelektüeller ve itaatkârları arasında bir kast ayrımı yoktur, bencillik, rekabet, demoralizasyon, yozlaşma, kısırlık ve cahillik için bir zemin yoktur. Burada işçiler kendi kaderlerini kendi ellerine almak zorundadır.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ama Lenin başka türlü düşünmüştü. Sendikaları korumak istemişti; içerden değiştirmek için; Sosyal demokrat yetkilileri çıkartmak ve onları Bolşevik yetkililerle değiştirmek için; kötü bir bürokrasiyi iyi bir bürokrasiyle değiştirmek için. Kötü olan Sosyal bir Demokrasi'de gelişiyor, iyi olan Bolşevizm'de. Bu arada, 20 yıllık deneyim böyle bir konseptin aptallığını göstermiş oldu. Lenin'in önerisini takip eden Komünistler, sendikaları yeniden düzenlemek için tüm ve muhtelif yöntemleri denemiş oldular. Sonuç hiçti. Kendi sendikalarını oluşturma girişimi de neredeyse bir hiçti. Sosyal Demokrat ve Bolşevik Sendikalar arasında yapılan yarış, yozlaşmadaki bir yarışmaydı. Bu süreçte işçilerin devrimci enerjileri tükendi. Faşizme karşı mücadele üzerine yoğunlaşmak yerine, işçiler karşıt bürokrasilerin çıkarları arasındaki anlamsız ve sonuçsuz bir deneyimle meşgul olmuşlardı. Kitleler kendilerine ve “kendi” örgütlerine güvenini kaybetmişti. Kendilerinin kandırılmış ve ihanete uğramış olduğunu hissettiler. Faşizmin metotları -İşçilerin her adımına hükmetmek için- öz-inisiyatifin uyanışına engel olmak için, sınıf bilincinin tüm bağlarını sabote etmek için, sayısız yenilgiyle kitlelerin moralini bozmak ve iktidarsızlaştırmak için -Bolşevik prensipleriyle uyumlu bir şekildeki 20 yıllık çalışma sırasında tüm bu metotlar zaten geliştirilmişti-. Faşizmin zaferi çok kolay bir zaferdi, çünkü sendikalardaki işçi liderleri ve partiler, onlar (Faşistler) için eşyaların faşistçe şemalarına yerleştirilebilecek olan uygun insan materyalini hazırlamışlardı.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">V.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Parlamentarizm konusunda da, Lenin Proletaryanın özgürleşmesinde bir tehlike ve daha fazla politik gelişimi için bir ayak bağına dönüşmüş, çürümüş bir politik kurumun savunucu rolünde var oluyor. Ultra-sollar parlamentarizmin tüm biçimleriyle savaştılar. Seçimlere katılmayı reddettiler ve parlamenter kararlara saygı göstermediler. Ancak, Lenin, parlamenter aktivitelere çok gayret gösterdi ve onlara çok önem bağladı. Ultra-sol, parlamentarizmi ajitasyon için tarihsel bir aşama olarak tanımladı, ve hem parlamenterler hem de işçilerin için politik yozlaşmanın sürekli bir kaynağından daha fazlası olarak görmedi. Yasalara uygun reformlar illüzyonu yaratarak, ve eleştirel fırsatlarda Devrimci bilinçliliği ve kitlelerin tutarlılığını köreltti, parlamento, karşı devrimin silahına dönüştü. (Parlamentarizm) Yok edilmeliydi, ya da , başka hiçbir şey mümkün değildiyse, sabote edilmeliydi. Proletarya bilincinde bir rol oynayan, parlamentarist gelenekle mücadele edilmeliydi.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Tersi bir etkiyi gerçekleştirmek için, Lenin tarihsel ve politik olarak modası geçmiş kurumları ayrı tutma hilesiyle hareket etti. Kuşkusuz, parlamentarizmin tarihsel olarak eskidiğini savundu, ancak politik durum böyle değildi, ve bunu birinin hesaba katması gerekebilirdi. Birisi katılmak zorunda olabilirdi çünkü hala bir parça politik roldeydi.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ne argüman ama! Kapitalizm de, politik olarak değil sadece tarihsel olarak demodedir. Lenin'in mantığına göre, o halde devrimci bir tarzda kapitalizmle savaşmak mümkün değildir. Bunun yerine bir uzlaşma bulunmalıdır. Oportünizm, pazarlık, politik pazarlık,―Lenin'in taktiklerinin sonucu olurdu. Monarşi de, sadece tarihsel olarak ama politik olarak üstün değildir. Lenin'e göre, işçilerin onu yok etmeye hakkı olamazdı ancak bir uzlaşma yolu bulmaya mecbur edilebilirlerdi. Aynı hikaye kiliseyle ilgili de doğru olabilirdi, sadece tarihsel olarak ama politik olarak zamanı geçmiş değil. Ayrıca, büyük kitlelerden olan insanlar kiliselere. Bir devrimci olarak Lenin, kitleler neredeyse devrimcilerin de orada olması gerektiğini işaret etti. Tutarlılık onu ‘Kiliseye girin; bu devrimci bir görevdir!’ demeye zorlayacaktır. Nihayetinde, orada faşizm vardır. Bir gün, faşizm de tarihsel olarak zamanı geçmiş, ancak politik olarak halen var olmuş olacak. O halde ne yapılması gerekir? Faşizmle uzlaşma sağlamak için, gerçekliği kabullenmek. Lenin'in mantığına göre, Stalin ve Hitler arasındaki bir pakt, Stalin'in aslında Lenin'in en iyi öğrencisi olduğunu izah eder. Ve yakın gelecekte, Bolşevik ajanlar Moskova ve Berlin arasındaki paktı, tek gerçek devrimci taktik olarak selamlarlarsa, hiç şaşırtıcı olmayacaktır.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Parlamentarizm sorununa dair Lenin'in pozisyonu, proleter devriminin zaruri ihtiyaçları ve karakteristiklerini anlama kapasitesinin sadece ilave bir örneğidir. Devrimi tamamıyla burjuvadır; Mücadelesi çoğunluk için, yönetimsel pozisyonlar için ve kanun makinesini eline geçirmek içindir. Aslında onun için önemi; seçim kampanyalarında mümkün olduğu kadar çok oy kazanmak, parlamentolarda güçlü bir Bolşevik Fraksiyona sahip olmak, kanunların biçimi ve kapsamını belirlemeye yardım etmek, politik yönetimde yer almak olduğunu düşündü. Bugün parlamentarizmin önemsiz bir blöf olduğunu, boş bir hayal ürünü, ve burjuva toplumunun gerçek gücünün tamamıyla farklı yerlere dayandığının; tüm muhtemel parlamenter yenilgilere rağmen, burjuvazinin parlamenter olmayan alanlarda kendi arzusu ve çıkarlarında ısrar edecek yeterli araçlarının hala elinde olabileceğinin tamamıyla farkına varmadı. Lenin, parlamentarizmin kitlelerdeki moralsizleştirici etkilerini göremedi, kamu ahlakının parlamenter yozlaşmayla zehirlenişini kavramadı. Rüşvetçi, satın alınmış, ve sinik parlamenter politikacılar gelirleri için kaygılıydı. Önfaşist Almanya'da, gericiler (reaksiyonerler) parlamentodayken, parlamentonun çöküşüne yol açmakla tehdit ederek istedikleri her yasayı geçirdikleri bir zaman vardı. Parlamenter politikacılar için, kendi kolay gelirlerinin sonu demek olan böyle bir tehditten daha baha berbat bir şey yoktu. Böyle bir sondan kaçınmak için, her şeye evet diyebilirlerdi. Ve şu an Almanya'da, Rusya'da, İtalya'daki durum nasıl? Parlamenter kulların fikirleri yoktur, iradeleri yoktur ve faşist efendilerinin gönüllü hizmetçilerinden başka bir şey değildirler.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Parlamentarizmin tamamıyla bozulduğuna ve yozlaştığına yönelik hiç şüphe olamaz. Fakat, Neden proletarya bir zamanlar kendi amaçları için kullanılmış olan politik enstrümanın bu bozulmasını durdurmadı? Parlamentarizme destansı bir devrimci eylemle son vermek, Parlamentarizmin faşistçe toplumda sona ermiş acınacak haldeki tiyatrosundan açıkça daha faydalı ve proletaryanın bilinci için eğitici olurdu. Fakat böyle bir tutum, bugün Stalin'e yabancı olduğu gibi, Lenin'e de tamamıyla yabancıydı. Lenin işçilerin kendi ruhsal ve fiziksel köleliğinden özgürleşmesiyle ilgili değildi; kitlelerin hatalı bilinci ya da insanın kendi-yabancılaşmasından rahatsız değildi. Ona göre tüm problem az çok bir iktidar sorunundan daha fazlası değildi. Burjuvazi gibi, kazançlar ve kayıplar açısından düşündü, az çok, alacak ve verecek; ve onun tüm işten anlayan hesapları sadece dışsal şeylerle ilgiliydi: üyelik rakamları, oy sayıları, parlamentodaki koltuklar, kontrol pozisyonları. Onun materyalizmi, insan varlıklarıyla değil, mekanizmalarla uğraşan bir burjuva materyalizmiydi. Gerçekten sosyo-tarihsel bağlamda düşünemiyordu. Onun için parlamento; her zaman, tüm uluslarda aynı anlamı taşıyan, bir boşluktaki soyut bir kavramdı. Kesinlikle parlamentonun farklı aşamalardan geçtiğini kabul ediyor, ve buna tartışmalarında da değiniyor, fakat kendi bilgisini kendi teori ve pratiğinde kullanmıyor. Lenin'in parlamento taraftarı tartışmalarında, tartışmayı bitirme amacıyla, kapitalizmin yükselen aşamalarındaki eski kapitalist parlamentoları gizliyor. Ve eğer eski parlamentolara saldırırsa, bu genç ve uzun zamandır köhnemiş olan bakış açısından bir saldırı. Uzun lafın kısası, politikaların, imkânlar dâhilindekinin sanatı olduğuna karar veriyor. Ancak, işçiler için politika devrim sanatıdır.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">VI.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Lenin'in uzlaşmalar sorununa dair konumuna değinmek gerek. Dünya Savaşı sırasında Alman Sosyal Demokrasisi, burjuvaziye satılmıştı. Yine de, daha çok kendi isteği dışında, Alman devrimine miras kaldı. Bu, Alman konsey hareketinin katledilmesinden payını almış olan Rusya'nın geniş çaptaki bir yardımıyla mümkün olmuştu. Sosyal Demokrasinin kucağına düşmüş olan iktidar bir hiç için kullanıldı. Sosyal Demokrasi, kapitalizmin yeniden inşasında işçiler üzerindeki iktidarını burjuvazi ile paylaşıyor olmasının memnuniyetiyle kendi eski sınıf işbirliği siyasetini tümüyle yeniledi. Alman radikal işçileri bu ihanete 'Karşı-devrimle uzlaşma yok!' sloganıyla karşı durdular. Burada net bir karar gerektiren somut bir olgu, özel bir durum vardı. Söz konusu olan, gerçek sorunları teşhis etmekten aciz olan Lenin, bu somut spesifik sorundan genel bir problem yarattı. Bir general cakasıyla ve bir kardinal yanılmazlığıyla, ultra-solları her koşul altında politik muhalifleriyle uzlaşmanın devrimci bir görev olduğuna ikna etmeye çalıştı. Eğer birisi bugün uzlaşmalara değinen broşüründeki, Lenin'in o paragraflarını okursa, Lenin'in 1920'deki görüşlerini Stalin'in şimdiki uzlaşmalar politikasıyla karşılaştırmaya yönelirdi. Lenin'in iktidarında Bolşevik gerçeklik haline gelmemiş olan, bir tane bile Bolşevik Teorinin ölümcül günahı yoktur.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Lenin'e göre, ultra-solcular Treaty Of Versailles'i (Versailles Barış Antlaşması) imzalamayı arzulamalılar. Hâlbuki hala Lenin'le mutabakat içinde olan Komünist Parti, Hitler yanlılarıyla iş birliği içerisinde bir uzlaşma yaparak, Versailles Barış Antlaşması'na karşı protesto gerçekleştirdi. Alman Solcu Lauffenberg tarafından Almanya'da 1919'da propagandası yapılan “Ulusal Bolşevizm” Lenin'in fikrine göre “cennete absürt bir ağlamaydı”. Ama Radek ve Komünist Parti, -yine Lenin'in prensibiyle uyumlu olarak- Alman Ulusalcılığıyla bir uzlaşma sonucuna vardı, ve Ruhr Havzası'nın işgaline karşı protesto gerçekleştirdi, ve ulusal kahraman Schlageter'i kutladı. Lenin'in kendi sözleriyle, Milletler Cemiyeti, işçilerinin sonuçta sadece daha sert savaşabileceği “kapitalist soyguncuların ve haydutların grubuydu”. Lakin, Stalin -Lenin'in taktikleriyle uyumlu olarak- bu aynı haydutlarla bir uzlaşma yaptı, ve SSCB Milletler Cemiyeti'ne girdi. Lenin'in düşüncesinde “halk” ya da “insanlar” konsepti küçük burjuvazinin karşı-devrimci ideolojisine suç yaratan bir tavizdi. Bu; Leninistlerin, Stalin ve Dimitrov'un çılgınca “Halk Cephesi” hareketini başlatmak için küçük burjuvaziyle bir uzlaşma yapmasını engellemedi. Lenin için, emperyalizm dünya proletaryasının en büyük düşmanıydı, ve ona karşı tüm güçler harekete geçirilmeliydi. Fakat Stalin, yine gerçek Leninist modayla, Hitler'in emperyalizmiyle bir ittifak hazırlamakla oldukça meşguldü. Daha fazla örnek vermek gerekli mi? Tarihsel deneyimler, devrim ve karşı-devrim arasındaki tüm uzlaşmaların sadece ölüme hizmet edeceğini öğretiyor. Onlar (Uzlaşmalar), sadece Devrimci Hareketin yenilgisine yol açar. Tüm uzlaşma politikası bir yenilgi politikasıdır. Alman Sosyal Demokrasisi ile önemsiz bir uzlaşma olarak başlamış olan şey kendi sonunu Hitler'de buldu. Lenin'in gerekli bir uzlaşma olarak meşrulaştırdığı şey, kendi sonunu Stalin'de buldu. Devrimci uzlaşmazlığı,“Komünizmin çocukluk hastalığı” olarak teşhis eden Lenin, oportünizmin ihtiyarlık hastalığından, yalancı komünizmden acı çekmekteydi.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">VII.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Eğer birisi Lenin'in kitapçığı tarafından yaratılan Bolşevizm'in resmine eleştirel gözlerle bakarsa, şu temel noktalar Bolşevizm’in karakteristikleri olarak kabul edilebilir:</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">1. Bolşevizm ulusalcı bir doktrindir. Temelinde ve var oluşunda ulusal bir problemi çözmek için tasarlanmıştır, daha sonra Uluslar arası kapsamdaki bir teori ve pratiğe ve genel bir doktrine yükseltilmiştir. Ulusalcı karakteri, ezilen ulusların bağımsızlığı mücadelesindeki tutumuyla ışığa çıkar.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">2. Bolşevizm otoriter bir sistemdir. Sosyal piramidin zirvesi en önemli ve belirleyici noktadır. Otorite çok-güçlü kişilikte gerçekleşir. Lider mitinde, burjuva kişilik ideali en üst zaferini kutlar.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">3. Örgütsel olarak, Bolşevizm yüksek düzeyde merkeziyetçidir. Merkez komite tüm inisiyatifin, liderliğin, talimatın, emirlerin sorumluluğuna sahiptir. Burjuva Devlet'te olduğu gibi, örgütün en önemli üyeleri burjuva </span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">rolünü oynar; işçilerin biricik görevi emirlere itaat etmektir.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">4. Bolşevizm militan bir iktidar politikası tarif eder. Yalnızca iktidarla ilgilidir, geleneksel burjuva düşüncesindeki yönetme biçimlerinden hiç farklı değildir. Organizasyon özelinde üyelerin otonomisi(kendi </span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">kaderini tayini) yoktur. Ordu; partiye, örgütlenmenin mükemmel örneği olarak hizmet eder.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">5. Bolşevizm diktatörlüktür. Canavarca bir zorla ve teröristçe düzenlemelerle çalışır, tüm işlevlerini tüm Bolşevik olmayan kurumların ve fikirlerin bastırılmasına yönlendirir. Onun “proletarya diktatörlüğü”, bürokrasi diktatörlüğü ya da tek kişinin diktatörlüğüdür.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">6. Bolşevizm mekanistik bir yöntemdir. Otomatik koordinasyonu, teknik olarak güvenlileştirilmiş uyumluluğu ve sosyal düzenin en etkili hedefi olarak en verimli totalitarizmi arzular. Merkezice “planlanmış” ekonomi, bilinçli olarak teknik-örgütsel problemleri sosyo-ekonomik sorunlarla karıştırır.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">7. Bolşevizm’in sosyal yapısı bir burjuva doğasıdır. Ücretlilik sistemini ortadan kaldırmaz ve proletaryanın emeğinin ürettikleri üzerinde kendi kararını almasını reddeder. Bu yüzden geleneksel olarak burjuva sosyal düzeninin sınıf sınırlarının içinde kalır. Kapitalizm ebedileşir.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">8. Bolşevizm yalnızca burjuva devrimi sınırlarının içinde devrimci bir elementtir. Sovyet sistemini anlayamamış, bu yüzden de, o (Bolşevizm) Burjuva toplumunun ve ekonomisinin temel yapısını dönüştürememiştir. Sosyalizmi değil, ama Devlet Kapitalizmini yerleştirir.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">9. Bolşevizm nihayetinde sosyalist teorinin öncülük edecek bir köprü değildir. Sovyet sistemi olmadan, insanlığın ve şeylerin tamamıyla radikal devrimi olmadan, tüm sosyalistçe taleplerin en temel olanlarını, yani insanın kapitalist kendi-yabancılaşmasına son vermeyi karşılayamaz Burjuva toplumunun son aşamasını temsil eder, yeni bir toplumun ilk basamağını değil.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu 9 madde, Bolşevizm ve Sosyalizmin bağlantılanamayacak karşıtlığını gösteriyor. Tüm gerekli açıklıkla, Bolşevik hareketin burjuva karakterini ve onun faşizmle yakın ilişkisini göstermekteler. Ulusalcılık, otoriterlik, merkeziyetçilik, lider diktatörlüğü, iktidar politikaları, terör-egemenliği, mekanistik dinamikleri, ve sosyalleşmedeki acizliği – faşizmin tüm bu temel karakteristikleri Bolşevizm'de var oldu ve hala var olmakta. Faşizm, Bolşevizm’in birebir bir kopyası. Bu yüzden birine karşı mücadele, diğerine karşı bir mücadeleyle başlamak zorunda.</span></div>Çeviri Kolektifhttp://www.blogger.com/profile/08384075980896881094noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5234513711936802335.post-52054480641418809592010-11-26T01:11:00.000-08:002010-11-26T01:13:35.490-08:00Röportaj; İngiltere öğrenci işgalleri<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgp103bIDCrbMZO5Pag0ep-bPXnlfuLKLxl9xBzuytO_9rwR0ov3WTdhtRL0zro81Cohjq4hfBf4Y38-O5aPb15s4pwgF6Kv1je7mzYYjPQE5ywIr9WwDod5uM0fNovqopsducwhgUrxRY/s1600/london_protest01.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="202" ox="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgp103bIDCrbMZO5Pag0ep-bPXnlfuLKLxl9xBzuytO_9rwR0ov3WTdhtRL0zro81Cohjq4hfBf4Y38-O5aPb15s4pwgF6Kv1je7mzYYjPQE5ywIr9WwDod5uM0fNovqopsducwhgUrxRY/s320/london_protest01.jpg" width="320" /></a></div><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Başlamadan not:</i></b><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> Bu metin 25 Kasım 2010 tarihinde yayınlandığı <a href="http://www.ainfos.ca/">http://www.ainfos.ca/</a> adresinden alınmıştır.</i></span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Mark Sheffield Üniversitesi üçüncü sınıf Biyoloji öğrencisi ve anarşist federasyonun bir üyesi. O şu an diğer pek çok öğrenciyle birlikte Sheffield Üniversitesi’ndeki Hicks binasını işgal ediyor. Röportajdaki ifadeler kendisine aittir, işgalin genel meclisinin görüşleri olarak alınmamalıdır.</i></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><a name='more'></a><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İşgalin nedeni nedir?</span></b></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bunu pek çok nedenden ötürü yapıyoruz ama ortak neden bu üniversite, diğer üniversiteler ve bizzat eğitimin kendisindeki kesintiler. Özellikle öğrenci harçlarındaki artış planlarına ve yüksek eğitimin özelleştirilmesine karşı eylem yapıyoruz. Ne var ki aynı zamanda eylemlerimizi kemer sıkma politikaları ve kesintilere karı genişletmeye çalışıyoruz. Bu yüzden işgalimiz eğitim kesintilerinden daha fazlasını içeriyor ama bu şu anlık temel hedefimiz.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Şimdiye kadar üniversite güvenliğinin/polisin tepkisi ne oldu?</span></b></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bizi işgalden alıkoyacak bir eyleme henüz girişmediler ama 18.00’den sonra ayrılanların tekrar dönemeyeceğini söylediler. Bu galiba yarın sabaha kadar sürecek. Sabah 8.00’den sonra tekrar açılabilir. Şimdiye kadar büyük bir sorunumuz olmadı ama polis neler döndüğünü görmek için içerideydi. Üniversite malzemesine zarar vermek gibi bir niyetimiz olmadığı vurgulanmalı. Bu barışçıl bir işgal.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İşgal neden desteklenmeli?</span></b></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Çünkü işgal taktiği, lobiciliğe yahut basitçe siyasi temsilcilere gidip bizim için değişlik yapmaları için danışmaya karşıt olarak tarihsel olarak başarı sağlamış bir taktiktir. Clegg ve öğrenci harcının düşürülmesi yönünde verdiği sözün bozulması, politikacıların bizim için karar vermeye güvenilir olmadıklarına dair diğer pek çoğunun yanı sıra yalnızca bir örnektir. Doğrudan eylem üniversite yönetimi üzerinde daha büyük baskı oluşturuyor ve devamla, hükümet bakanlarını eylemde bulunmaya zorluyor.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu tür taktiklerin geçmişteki başarıları bir yana, mücadelesini verdiğimiz şey özünde gelire bakılmaksızın herkesin eğitim hizmetine ulaşabilmesidir. Eğitim hususunun da ötesinde oldukça geniş bir mücadelenin varlığından haberdarız. Bu taktikleri saldırı altında olduğumuz bütün bu alanlara genişletmeye ihtiyacımız var. Bu hepimizin sırtlanması ve birbiriyle dayanışma içinde olması gereken bir mücadele.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İnsanlar yardım etmek için ne yapabilir?</span></b></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İnsanların yardım etmek için yapabilecekleri temel şeylerden biri kendileri için bu tür organizasyonlar örgütlemek. Ortak çıkarımıza yarayacak bir köklü hareket kurmalıyız. Bu, mağdurlar tarafından göğüslenmelidir. Sendika ve parti bürokratlarının mücadelenin azami hedeflerini yönetmek yahut bölmek yolundaki girişimlerine direnmeliyiz.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Buna ek olarak, nelerin olup bittiği konusundaki bilgiyi yaymak ve medyanın olumsuz haberleriyle savaşmak da yapılabilecek pratik şeylerden.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bölgeden insanları ise eyleme katılım sağlamaları, yiyecek ve yatacak yer (mümkünse) getirmeleri ve paylaşabilecekleri diğer pratik hünerler konusunda teşvik etmek isterim.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Aaron Porter’in öğrencilerin “anarşistlerle ittifak kuruyor” olmaları yollu son yorumlarına ne söylersin?</span></b></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Öncelikle söylemek gerekir ki kendisi çoğunlukla anarşist olmayan yahut hakkında az bilgi sahibi olan pek çok öğrenciyi kastediyor olması noktasında hatalıdır. Öğrencilerin “anarşistlerle ittifak kuruyor” olması meselesinin aslı öğrencilerin eylemliliklerinin anarşist ilkeler etrafında sıralanması – doğrudan eylem, takım demokrasisi, karşı-hiyerarşi ve temsiliyetin reddi.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İnsanlar, özelde öğrenciler, politikacılara gidip bir şeyi yapmaları konusunda talepte bulunmanın hiçbir işe yaramadığı kavrayışına geliyorlar. Bunun sonucu olarak da işleri kendi ellerine almaya başlıyorlar, kolektif olarak ve kök seviyesinde.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Anarşist eğitim işçileri ve öğrenciler bu mücadelelerin epey bir parçası ama şüphesiz bir azınlık. Öz-yönetim, karşı-hiyerarşi ve doğrudan eylem gibi taktikler pek çok yerde oldukça spontane bir şekilde kabul edildi. Bu, elbette, bizim için oldukça tercih edilir! Bu bizim istediğimiz azami şey – anarşistler tarafından yürütülen yahut kontrol edilen bir mücadele değil, ama bizim amaçlarımızı, taktiklerimizi ve ilkelerimizi paylaşanlar tarafından.</span></div>Çeviri Kolektifhttp://www.blogger.com/profile/08384075980896881094noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5234513711936802335.post-45925266315072076752010-11-24T12:02:00.000-08:002010-11-24T12:14:11.349-08:00Kore Savaşı: 60 yıl sonra<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4WTP4XH3n_F1FynmcdnsTqB8-K3zujTD5NSa6AzNeiL-fZNBWjY6LN8szVfbG25Fug_CD_N2vUh4gN99HjUlA1DMC92cB-zewy0uoIue4jkIm-OmQV1xWoKtkPvPR2fGU-H78N8zo-GA/s1600/KoreanWar02.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="255" ox="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4WTP4XH3n_F1FynmcdnsTqB8-K3zujTD5NSa6AzNeiL-fZNBWjY6LN8szVfbG25Fug_CD_N2vUh4gN99HjUlA1DMC92cB-zewy0uoIue4jkIm-OmQV1xWoKtkPvPR2fGU-H78N8zo-GA/s320/KoreanWar02.jpg" width="320" /></a></div><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em><strong>Başlamadan not:</strong> Bu metin Wayne Price tarafından yazılmış olup, 24 Kasım 2010'da yayına girdiği </em><a href="http://www.anarkismo.net/"><em>www.anarkismo.net</em></a><em> adresinden alınmıştır. Çeviri Kolektifi, 2010.</em></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div><a name='more'></a><br />
<br />
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Arka plan: Kore Savaşı</span></b><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">1950-1953 arasındaki Kore Savaşı “Unutulmuş Savaş” ya da “Bilinmeyen Savaş” olarak da adlandırılır. Buradaki yerel Barnes&Noble kitapevinin Askeri Tarih köşesinde II. Dünya Savaşı, Vietnam Savaşı ve hatta Afganistan ve Irak savaşlarının pek çok yayını mevcutken Kore hakkında hiçbir şey yok. Bu, tipiktir.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Hâlbuki bu, II. Dünya Savaşı sonrası dünya tarihi için pek çok açıdan bir dönüş noktasıydı. Soğuk Savaş’ın “çevresel” savaşlar modelini katılaştırdı, III. Dünya Savaşı değil. Bu, Birleşik Devletler’in yeniden silahlanmasına mazeret oldu, diğer bütün etkilerinin yanı sıra da savaş-sonrası yükselişin nedeni. Ve Koreliler içinse eski uluslarının acılı bölünüşü.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kore Savaşı yalnızca bir dizi farklı bunalımın kavşağı olarak anlaşılabilir. Birleşik Devletler ve Sovyetler Birliği arasında emperyalist bir mücadele vardı. Birleşik Devletler savaştan askeri, politik ve ekonomik bir dominant dünya gücü olarak çıkmıştı. Stalin’in Rusyası Birleşik Devletlerden daha zayıftı (Sol’da barışçı olduklarına dair bir illüzyona yol açacak şekilde). Her iki güç diğer ülkeleri yönetti ve her ikisinin de insanlığı imhayla tehdit eden nükleer bombaları vardı.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Lakin bu tek ihtilaf değildi. Kore’de aynı zamanda, toprak sahibi sınıf ve kapitalistlere karşı işçi ve köylülerin bir sınıf savaşı da mevcuttu. İki Kore arasında birinin diğerini kendi tabiiyeti altında birleştirmeye çalıştığı bir sivil savaş vardı. Ve Korelilerin ulusal kurtuluş mücadeleleri, ilkin Japonlara ve işbirlikçilerine, sonrasında ise Birleşik Devletler ve işbirlikçilerine.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Tarih</span></b></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Japon İmparatorluğu resmi olarak Kore’yi 1910’da topraklarına kattı ve II. Dünya Savaşı sonuna kadar yönetti. Kolonyal rejimler gibi, özellikle sert ve zalimdi. Binlerce Koreli Kore ve Japonya’daki Japon fabrikalarında çalışmaya zorlandılar. Pek çokları Japon ordusunda silâhaltına alındı. Koreli kadınlar Japon ordusu için “konfor kadınları” olmaya zorlandı. Kore dili Japonca lehine yasaklandı.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Elbette Kore’de direniş vardı. Ve pek çokları Manchuria ve kuzeydoğu Çin’de uzunca süre yaşayan geniş Kore ulusalcıları topluluğuna katılmak için adayı terk etti (bu bir zaman için Kore krallığının bir parçası olmuştu.) Japonlarla savaşmak için, Çin komünistleriyle ittifak halinde gerilla grupları kuruldu. Doğrusu, bütün “Çin” komünist güçleri Korelilerden oluşuyordu. Binlerce Koreli Chiang Kai-shek’i deviren Çin iç savaşında yer aldılar.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Diğer Koreliler Japonlarla işbirliği yaptı. Bu, toprak sahibi ve kapitalist sınıfları ve aynı zamanda Japon ordu ve polis gücünde subay olanları içeriyordu.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">II. Dünya Savaşı’nın bitişiyle birlikte Kore çapında yüzlerce “halk komiteleri” kuruldu. Pek çoğu yerel aktivistlerden oluşan solcu ve milliyetçi gruplardı ama komünistlerin (İşçi Partisi’nin) kontrolü altında değillerdi. Bunlar birleşik bir hükümet kurmaya başladılar.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Birleşik Devletler ordusu Kore’yi hayali bir çizgi olan 38. paralelden böldü (…) Ruslar bu “geçici” bölünmeyi kabul etti. O dönem Kore endüstrisinin büyük bir bölümü kuzeydeydi, popülasyonun büyük bölümü ise güneyde (en az 2/3’ü.) Birleşik bir hükümetin kurulabileceği bekleniyordu.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Güneyde Birleşik Devletler ordusu halk komitelerine baskı uyguladı, işçi ve köylü sendikalarını yasakladı ve solcuları bastırdı. Neticede Japonlarla işbirliği yapan Korelilere dayanan bir rejim ortaya çıktı. Durumun iyi görünmesi için Syngman<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Rhee ithal edildi, yıllarını Birleşik Devletler’de geçirmiş bir Kore milliyetçisi. Rhee otoriter bir devlet kurdu, Kore Cumhuriyeti, demokratik süslerle (seçimler vs.), ama muhaliflerinin katli ve solun kriminalize edilmesiyle.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kuzey’de Rus ordusu komünist gerilla güçlerinde savaşmış öncülerden bir grup getirdi. Başlarında Kim Il Sung vardı. Bunlar halk komitelerinin yönetimini aldılar ve Rus tipi Stalinist bir diktatörlük kurdular, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti. Eski toprak sahibi sınıfı devirdiler ve kapitalist endüstriyi ele geçirdiler. İşçi ve köylüleri güce dahil etmediler. Yerine yeni, kolektivize edilmiş, bürokratik bir yönetici sınıf kurdular ve devleti merkezi birikimin simsarı olarak şekillendirdiler (devlet kapitalizmi).</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Stalin’in, kutla devletleri sıkıca kontrol ettiği Doğu Avrupa’ya kıyasla Doğu Asya’ya daha az ilgisi vardı. Mao’yu Chiang rejimini topyekûn devirmekten alıkoymaya çalıştı (Mao bunu unutmadı). Kuzey Koreliler üzerinde yarım bir kontrolü vardı, bunlar ulusal kurtuluş mücadelesinin gerçek liderleriydi ve Rusya’ya karşı Çin kartını oynayabilirlerdi.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">1946 Ekim’inden Kasım’ına güneyde Japon işbirlikçilerine ve yeni toprak sahibi rejime karşı büyük ayaklanmalar meydana geldi. Bunlar Birleşik Devletler ordusunun da rol aldığı büyük bir güçle bastırıldılar. 1948 Nisan’ında Cheju adasında geniş çaplı bir ayaklanma patlak verdi ve o da bastırıldı. 1948 Ekim’inde güneydeki isyanlar ülkenin geniş bölgelerine yayılan bir gerilla savaşına kapı araladı, bazı bölgelerde resmi savaşın patlak vermesine dek sürdüler (Güney Kore ayaklanmaları ve gerilla savaşı hakkında daha çok ayrıntı için Cumings’in kitaplarına bakın.)</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İki Kore rejimi de Kore’yi kendi devlet çatısı altında toplama yolunda bir niyet deklare ettiler. Ordular kurdular ve onları 38. paralele yerleştirdiler. Her ikisi de ufak sınır ihlalleri ve provokasyonlara giriştiler. Birleşik Devletler kasten bazı materyalleri Güney ordusundan geri çekti, Kuzey’i işgal etmeye yaramalarından uzak tutmak için, onların hükümet ve ordularının tehdit ettiği gibi.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">1950 Temmuz’unda Güney’e saldıran Kuzey oldu. Bu Stalin’in emri altında olmadı ama Kim Il Sung Stalin’den izin almış ve Çinlilere en azından danışmıştı. Halbuki bu kendi devletinin çıkarları yolundaydı. (Olay meydana geldiğinde Sovyetler Birliği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konsülü’nü boykot ediyorlardı, böylelikle Birleşik Devletler’e Birleşmiş Milletler desteğini veto etmek mümkün değildi.)</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Başlangıçta Kore Halk Ordusu (Kuzey) Güney’in silahlı kuvvetlerini ezdi, rakipleri yıkılmış, kaçmış yahut teslim olmuşlardı. Birleşik Devletler ordusu henüz daha iyisini yapmış değildi. Kuzeyliler, Birleşik Devletler ve Güney Korelileri Pusan’ın güneydoğu limanına doğru sürdüler ve Ağustos itibarıyla Kore’nin %90’ını ele geçirdiler. Aynı zamanda her nerede yapabiliyorlarsa toprak reformuna giriştiler ve kendi düzenlerini empoze ettiler.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Lakin Birleşik Devletler ve müttefikleri (özellikle İngilizler) derhal karşılık verdiler. Başkan Truman’ın emri ve resmi olarak Birleşmiş Milletler bayrağı altında Kore’ye uçtular (Birleşik Devletler temel güç olmasına ve Birleşmiş Milletler’siz de oraya girebileceklerine rağmen.) Güney’de kuruldular ve Eylül’de Inchon yarımadasına, Kuzey Kore sınırının arkasına, amfibi çıkarma yaptılar. Ve şimdi itiş kakış kaçma sırası Kuzey Koreliler’deydi.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Birleşik Devletler/Birleşmiş Milletler Kuzeylileri 38. paralele sürüp zafer ilan edebilirlerdi – özellikle Çinli komünistler Birleşik Devletler Kuzey’e girerse olaya müdahil olacakları tehdidini savurduktan sonra. Ama Birleşik Devletler ve Güneyli güçler Kuzey’e girdiler, Ekim’de, Çin sınırından (Yalu nehri) giderek. Güneyli güçler Kuzey şehirlerini ele geçirip devletlerini genişletmeye başladılar.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Çin komünistleri bunu devrimlerine bir saldırı olarak gördü. Aslında Birleşik Devletler’de Kore Savaşı’nı Çin’e karşı saldırıya bir adım olarak gören güçler vardı. Birleşik Devletler deniz filosu, Çin komünistlerini Chiang’ı Tayvan’a kadar takip edip başlattıkları iç savaşı sonlandırmalarından alıkoymak için Tayvan boğazlarına sevk edildi.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Söz verdikleri gibi Çinliler Ekim’de geldiler ve Kuzeyli kuvvetlere katıldılar. Ocak’ın sonunda Birleşik Devletler ve Güney Kore ordularını kıstırdılar ve asıl paralele kadar sürdüler. İki taraf da I. Dünya Savaşı tarzında bir kilitlenmeyle, siper savaşı ve ufak vur-kaç taktikleriyle iki yıl oyalandılar.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Son yıllarda Birleşik Devletler ordusu endüstriyel askeri gücünü düşmanına karşı kullandı – ve Korelilere karşı. Birleşik Devletler uçakları Kuzey’e ve bazı Güney bölgelerine bombalar bıraktı. Yakıcı bombalar şehirleri yakmak için ve napalmsa büyük ölçüde nüfusa karşı kullanıldı. Bütün Kuzey şehirleri ve kasabaların çoğu dağıtıldı. Sonunda Birleşik Devletler Kuzey’in iki ana sulama bendini bombaladı, dev bir sele ve can kaybına sebep olarak. Aynı zamanda Birleşik Devletler ve Güney Kore savaş mültecilerine düşman şeklinde davrandı ve bir dizi katliama girişti.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Birleşik Devletler hükümetinde aynı zamanda Çin ve Güney Kore’de muhtemel nükleer bomba kullanımı hakkında çok ciddi bir tartışma da vardı. Olası atom bombası saldırısına pratik için Kuzey Kore’ye uçaklar tatbik ediliyordu. Neyse ki Birleşik Devletler her seferinde karşı karar aldı. Birleşik Devletler hükümetinde savaşın gidişatına dair tansiyon o kadar çok yükseldi ki başkan Truman, nükleer bombalamayı ve Çin’deki savaşın genişletilmesini savunduğu için öncü generali Douglas McArthur’u kovmak zorunda kaldı.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İki yıllık müzakerelerden sonra, Temmuz 1953’te savaş bir ateşkesle sona erdi, yani resmi olarak hiçbir zaman bitmedi (ve Güney tarafı bunu asla imzalamadı.) Her iki taraf için de yanlış hükümlerde bulunuldu. Kuzey, Birleşik Devletler’in Güney’in arkasında büyük çapta durmayacağına kani oldu. Birleşik Devletlerse Kuzey Kore’ye girdikleri takdirde Çin’in müdahil olmayacağına… Üç yıllık savaştan sonra yarımada harap durumdaydı; 3 milyondan çok Koreli ölmüştü, ve milyonlarca mülteci dağılmış bir haritaya yayılmışlardı. Nihayetinde her iki taraf da başladıkları yere dönmüşlerdi (38. paralele çok yakın olan demilitarize bölge.)</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Yaklaşık 35 bin Birleşik Devletler askeri ölmüştü. Savaş oldukça gözden düşmüştü ve başkan Truman’ın o zamanki desteği tüm zamanların en düşüğüydü; tekrar girişmemeye karar verdi. Vietnam Savaşı sonrasının tersine, herhangi bir barış hareketi yoktu, özellikle anti-komünist histeriyi yükseltecek şekilde. Yerine, Cumhuriyetçi “Ike” Eisenhauer Birleşik Devletler başkanı seçildi, imalı savaşı bitireceği vaadiyle.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Solun Tepkisi</span></b></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Birleşik Devletler’deki, Batı Avrupa’daki ve diğer bölgelerdeki sol üç görüşten birini taşıyordu;</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l0 level1 lfo1; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="mso-list: Ignore;">(1) </span>Liberaller ve reformist sosyalistler (sosyal demokratlar) genelde Birleşik Devletler tarafını tuttular. Kuzey Korelilerin uluslar arası sınır ihlaliyle (doğru değil) savaşı başlattıkları (yanlış ve anlamsız) yolundaki argümandan etkilendiler. Bunun Birleşik Devletler saldırganlığı olmadığı ama bir Birleşmiş Milletler “polis operasyonu” olduğu iddiasına sarıldılar (Birleşik Devletler kolonize bir ulusa, halkın çoğunluğunun isteğine rağmen kendi iradesini dikte eder ve BM’yi paravan olarak kullanırken). Bu liberal/sosyal demokrat solun Batı emperyalizmine desteğinin bir parçasıydı.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l0 level1 lfo1; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l0 level1 lfo1; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="mso-list: Ignore;">(2) </span>Bazı solcular (sosyalist ve liberaller) Komünist tarafı desteklediler. Sovyetler Birliğini, Maocu Çin’i ve Kuzey Kore’yi sosyalist ve ilerici gördüler. Ortodoks Troçkistler bu ülkeleri “işçilerin devleti” (“dejenere” ve/ya “deforme”) olarak gördüler ve kapitalizme karşı savunulmaları gerektiğini düşündüler. Aslında bunlar işçilerin güç sahibi olmadıkları devlet kapitalisti diktatörlüklerdi ama işçilere Batı kapitalizminin davrandığı gibi davrandılar.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kore Savaşı’nı aynı zamanda ana emperyalist güce, Birleşik Devletler’e karşı verilen bir ulusal kurtuluş savaşı olarak okudular. Bunu, kolonyalizme ve emperyalizme karşı dünya çapında bir devrimin parçası olarak yorumladılar. Bu, Çin Devrimi’ni (Kore’deki Çin müdahalesi dahil), Hindistan’ın özgürlük mücadelesini, Afrika ve Ortadoğu’daki ulusal mücadeleleri ve Latin Amerika’daki çabaları da kapsıyordu.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Analizin bu kısmının çokça doğrusu var. Lakin Avrupa ve Birleşik Devletler’deki işçi sınıfının yenilgisi bu kurtuluş savaşlarına bir sınır koyuyor. Onlar Stalinist veya burjuva milliyetçi programların ötesine gidemiyorlardı – enternasyonal bir işçi sınıfı devrim programı olmaksızın. Sıradan insanların hayatlarında bir gelişme sağladılarsa da dünya kapitalist sistemin hükmünü kıramadılar (Rus devlet kapitalizmini de içeren). Bu sebeple, diğerlerinin yanı sıra, bu devletlerin milliyetçi/Stalinist hükümetlerini idealize etmek tehlikeli bir hataydı. Emperyalizme karşı onların halklarıyla dayanışma içinde olmanın ne kadar önemli olduğuna bakmaksızın, bu doğruydu.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l0 level1 lfo1; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt 36pt; mso-list: l0 level1 lfo1; tab-stops: list 36.0pt; text-align: justify; text-indent: -18pt;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="mso-list: Ignore;">(3) </span>Bir bölük solcu hem Stalinizmi, hem de Batı emperyalizmini reddetti. Bu anarşistlerin çoğunu, aynı zamanda muhalif Troçkistleri, radikal pasifistleri ve başka birkaç grubu da içeriyordu. Bunlar Kore Savaşı’nda her iki tarafı da reddettiler. Bu görüşü koruyarak, Natalia Sedova, Troçki’nin dul karısı, Troçkist Dördüncü Enternasyonal’dan ayrıldı.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu militanlar savaşın Birleşik Devletler tarafına karşı çıkarken, Japon ve Amerikalı işbirlikçilerden oluşan bir Güney Kore rejimine karşı çıkarken ve Birleşmiş Milletler polis operasyonu sahtekârlığına karşı çıkarken doğruydular. Savaşa derhal bir son verilip Birleşik Devletler askerlerinin geri çekilmeleri yönündeki taleplerinde haklıydılar.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Onlar aynı zamanda, Kuzey Kore gibi devletlerin sosyalist yahut proleter yahut ilerici oldukları yönündeki analizlere karşı çıkarken de hiç şüphesiz haklıydılar. Bunlar reaksiyoner, saldırgan, devlet kapitalisti hükümetlerdi, emperyalist devlet Sovyetler Birliği’yle ittifak halinde olan.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Buna rağmen, benim görüşümce, bazı solcular Kuzey Kore ve Çin’i, Stalin emperyalizminin birer kuklası olarak görürken (ve durum böyle değilken) bu ülkelerin bağımsızlığını gözden kaçırıyorlardı. Kuzey Kore ve Çin’de emperyalizmden bağımsız olmak yolunda genişleyen gerçek arzuyu, halkları tarafından desteklenen bir arzuyu küçümsediler. (Solcular Kore Savaşı’nın III. Dünya Savaşı’nı tetikleyeceğine dair anlaşılır bir korkuya da sahiptiler.) Anarşistler ve diğerleri Komünist Parti diktatörlüklerini desteklemeye karşı çıkarken Kore’nin Japon ve Amerikan emperyalizminden bağımsız olmayı isteyen ezilen halkına desteklerini göstermelilerdi.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu, oldukça geniş görüşlerin tartışması. Koreli anarşist ve özgürlükçü sosyalistlerin bir tarihi var. Savaş öncesi yahut sırasında, eğer Japonlardan veya Stalinistlerden kurtulabildilerse Koreli anarşistlerin ne yapmış olmaları gerektiğine dair taktik öneriler sunmuyorum. Açıkçası Batılı güçler ve Stalinist milliyetçiler Kore Savaşı’ndan kaynaklanan yıkımın ortasında berbat işler yaptılar. Savaştan bu yana Kore’de bazı şeyler anlamlı şekilde değişti (dünyanın geri kalanında olduğu gibi.) Kore’de başka her yerde ulusal bölünmeyi, kapitalist (ve devlet kapitalisti) sömürüyü ve emperyalist dominasyonu gerçekten sona erdirebilecek politikalar üretmek için bir şans var.</span></div>Çeviri Kolektifhttp://www.blogger.com/profile/08384075980896881094noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-5234513711936802335.post-19007829547491190682010-11-11T10:25:00.000-08:002010-11-11T13:14:27.550-08:00Vancouver Beşlisi (aka Direct Action): Kanada'da Silahlı Mücadele<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Başlamadan not:</span></i></b><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: 'Arial TUR';"> Elinizdeki çeviri epey amatör bir elden çıkmıştır. Metnin teorik olmayışı ve anlatımdaki basitliğin çeviriyi nispeten kolay kılması bazı dişe dokunur kusurları örtbas edemez, kuşkusuz. Lakin metinde felsefeden ziyade bir eylemlilik dökümünün söz konusu olması halini bir bahane olmasa da, hafifletici unsur olarak anlayışınıza teslim ederim. Mevzubahis metin Vancouver, Kanada kökenli bir şehir gerillasına, bu grubun faal olduğu döneme, eylemlerine ve o dönemki politik fotoğrafa dair kaba ve kısa bir özettir.</span></i></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Orijinalinin ilk baskısı, Nisan 2001, Solidarity Yayınları, Jim Campbell</span></i></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Bu metnin bir versiyonu 'Kick It Over' Bahar 2000, 92. sayısında yayımlanmıştır.</span></i></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdqgbTzVwuUMO1cxPqWkSDQMZ7V4CzcYnyRvIMabxvbBlSUQZ9OpybhnkHQwscbPduouq63YqO2wnZlABIAlRVjG1vx5K5Opls71YwVn7IkoH9bpyeD_mJrot6HUqx8hIP3PNUx-jMnis/s1600/squamish+five.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="146" px="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdqgbTzVwuUMO1cxPqWkSDQMZ7V4CzcYnyRvIMabxvbBlSUQZ9OpybhnkHQwscbPduouq63YqO2wnZlABIAlRVjG1vx5K5Opls71YwVn7IkoH9bpyeD_mJrot6HUqx8hIP3PNUx-jMnis/s320/squamish+five.jpg" width="320" /></a></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><a name='more'></a></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Anarşizmi planlı şiddet eylemlerine bağlamak çoğu insana epey doğal görünebilir, eğer anarşizm üzerine bir kez düşündülerse. Ama pek çok genç anarşist için erken 1980'lerde Kanada'da silahlı mücadelenin sadece olanaklı görünmeyip de anarşist komüniteden küçük bir grubun bizzat bu işe girişmesini hayal etmek zor olmalı. Üstelik mevcut üç eylem için küçük ama anlamlı bir destek de gelmişti.<i style="mso-bidi-font-style: normal;"></i></span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Ne Doğrudan Eylem (<i style="mso-bidi-font-style: normal;">Direct Action</i>) ne de Kadınların Ateş Tugayı (<i style="mso-bidi-font-style: normal;">Wimmen's Fire Brigade</i>) açıkça anarşist olduklarını iddia ettiler. Aynı şekilde ne de onların destekçileri... Biz de anarşist olduğumuzu asla reddetmedik. Bizim anarşizmimiz teori ve tarihten ziyade politik pratikten gelişti. Bu tartışmada 'Biz' sözcüğü Vancouver Beşlisi'nin de içinden çıktığı küçük bir gruba işaret edecek. Yalnızca o beş kişi düşüncelerini mantıksal bir sonuca kadar izleyip yeraltına inmeyi seçtiler. Ama diğerleri başka yerlerdeki benzer gelişmelerden etkilendiler ve Kanada'yı politik olarak sallamak arzusunu paylaştılar.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';"></span><span style="font-family: 'Arial TUR';">Doğrudan Eylem'in politik bağlamı enternasyonaldi. 1970'lerin ortalarından sonlarına ve 1980'lere Almanya'da Kızıl Ordu Fraksiyonu (<i style="mso-bidi-font-style: normal;">Red Army Fraction</i>) ve İtalya'da Kızıl Tugaylar (<i style="mso-bidi-font-style: normal;">Red Brigades</i>) Avrupa'daki pek çok gerilla gruplarının yalnızca en büyükleriydi. Politikacı ve şirket idarecilerine yönelik suikastlar ve kaçırmalar gerçekleştiren militanlara yöneltilen korkunç derecede baskıya rağmen Avrupa'da ayaklanma olanaklı görünüyordu. Open Road, Bulldozer ve Resistance gibi Kanadalı anarşist yayınlar bu mücadele haberlerini Kuzey Amerika'ya taşıdılar.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';"></span><span style="font-family: 'Arial TUR';">Silahlı mücadele aynı zamanda Birleşik Devletleri'nde de oldukça gündemdeydi. Genel kanı politik mücadelenin erken 1970'lerde, Vietnam savaşının bitişiyle bittiği yönündedir. Ama savaş karşıtları ve diğer hareketler geri çekilmiş olsa da, daha militan grupların kalıntıları sisteme karşı savaşı körüklemek için yeraltına inmişlerdi. Doğu yakasında Kara Panterler (<i style="mso-bidi-font-style: normal;">Black Panthers</i>) kendilerine yöneltilen katı ve ölümcül baskıdan aldıkları derslerle yeraltına inerken kurulan Siyah Kurtuluş Ordusu (<i style="mso-bidi-font-style: normal;">Black Liberation Army</i>) 1981 yılına kadar aktifti. Birleşik Özgürlük Cephesi (<i style="mso-bidi-font-style: normal;">The United Freedom Front</i>) ve Silahlı Direniş Hareketi (<i style="mso-bidi-font-style: normal;">Armed Resistance Movement</i>) erken 1980'lere kadar aktiflerdi; Amerikan ordusunun Orta Amerika'daki mevcudiyetini protesto etmek için hükümet binası bombalamaları ve şirketsel hedeflere Güney Afrika'daki mevcudiyetlerini protesto mahiyetinde saldırdılar.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Batı yakasında Symbionese Kurtuluş Ordusu ve Yeni Dünya Kurtuluş Cephesi (<i style="mso-bidi-font-style: normal;">New World Liberation Front</i>) bankalar soydular, bombalar kurdular ve Patty Hearst adlı zengin bir mirasçıyı kaçırdılar. Bu gruplar politik olarak şüphelilerdi ve kesinlikle anti-otoriter değillerdi. Pek çok radikal onları fazlaca polis sızmış gruplar olarak kabul ettiler. Ama buna rağmen silahlı eylemlerin etkili olabileceğini, çünkü gerçekten tesir bıraktıklarını teslim ettiler.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Aynı zamanda pek çok küçük otonom gruplaşma da vardı, bazıları açıkça anarşist yahut anti-otoriterdi, on yılın sonuna kadar da aktiflerdi. Örneğin Bill Dunne ve Larry Giddings, o dönemki eylemler yüzünden hala Birleşik Devletler'de tutsak tutulan iki anarşist. Bill ve Larry 1979 Ekim'inde, bir arkadaşlarını hapisten kurtarmaya çalışırken Seattle sokaklarında girdikleri silahlı çatışma sonrası yakalandılar.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Batı yakası gruplarından en çok bilineni hem anarşist hem Marksistlerden oluşan George Jackson Tugayı'ydı. Geç 1970'lerde Seattle bölgesinde bir dizi eyleme giriştiler, genellikle o dönem çok güçlü olan tutsak hareketi dâhilinde. GJB, anti-otoriter, kadın, gay, lezbiyen ve parti politikasına karşı kolektifi savunur bir konumdaydı. Bu gruplar sonunda ezilmelerine rağmen protesto örgütlenmelerine, yayınlara ve bildiri yazımına ciddi bir politik alternatif önerdiler.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Vancouver'da Open Road, Toronto'da Bulldozer ve önce Toronto'da başlayıp Vancouver'a taşınan Resistance, Birleşik Devletler'deki silahlı direnişi ve akabindeki baskıyı işlediler. Birleşik Devletler'deki yerüstü destekleri çözülür ve ana-akım sol olan bitene mümkün mertebe mesafe alırken, bu yayınlar önemi giderek artan bir rol oynadılar. Biz eylemleri açıklayan bildiriler yayımladık. Davalar için destek grupları oluşturduk ve tutsak yoldaşların yazıları için bir platform önerdik. Devrim ya da en azından uzun soluklu bir mücadele oldukça mümkün görünüyordu. Onlar Kuzey Amerika'daki silahlı mücadele rüzgârının, anti-NATO'nun ve anti-savaş aygıtı politikasının büyük bir parçasıydı.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">1982 baharında bir bomba Cheekeye-Dunsmuir Hidro istasyonunun neredeyse tamamını havaya uçurdu. Binanın yapımına yerli halk tarafından çevreci bağlamda çok güçlü bir şekilde muhalefet edilmişti. Bunun Vancouver adasının endüstrilize edilmesine ve Birleşik Devletler'e ithalat için kurulacak nükleer enerji tesislerine yol açacağı düşünülmüştü. Birkaç yüz pound dinamit bu planı başladığı yerde bitirdi.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Eyleme yoğun bir yerel destek vardı. Doğrudan Eylem (ki eylemi üstlenmişlerdi) ya da bir başkasının, anarşist bir grup olup olmadığı açık değildi; ve bir yerde hiçbir fark yapmazdı.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Eylem Kanada'daki politik aktiviteyi arttırdı. Lakin bombalamanın kırda gerçekleşmesi, görmezden gelinmesini kolaylaştırdı. Bir sonraki eylem böyle olmayacaktı.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">14 Ekim 1982'nin geç bir vaktinde Kuzeydoğu Toronto'da, Rexdale'deki Litton Industries tesisinin dışında bir araç patladı, milyonlarca dolarlık bir zarara yol açarak. Biri kalıcı olmak üzere yedi işçi yaralandı. Birkaç gün sonra Doğrudan Eylem sorumluluğu üstlenen bir bildiri yayımladı. Politik bir materyal olarak, bildiri bugünümüzle de, 1982'yle olduğu kadar alakalı; tek fark soğuk savaşın bitmiş olması. En önemlisi, polisleri ve güvenlik görevlilerini süper kahraman olarak gördükleri için kendilerini eleştirmeleriydi. Doğrudan Eylem tarafından yapılan hatalara hem görevlilerin hem de polislerin yetersiz karşılıkları eklendi.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJm337LshaXtx4H-qCIYGF4dqqtQqXTHpc1K6vZ-TrFx67rSmbwZ573W-GNARAw3KlSZ7q3XUGs44mtq3khEV-KWFS1UT1g8qt27uyDcL4XlwVevCWMXYJhQDeguR7JO1h1FCZ6lGxI0w/s1600/images.jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" px="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJm337LshaXtx4H-qCIYGF4dqqtQqXTHpc1K6vZ-TrFx67rSmbwZ573W-GNARAw3KlSZ7q3XUGs44mtq3khEV-KWFS1UT1g8qt27uyDcL4XlwVevCWMXYJhQDeguR7JO1h1FCZ6lGxI0w/s200/images.jpeg" width="130" /></a></div><span style="font-family: 'Arial TUR';">Bombalama oldukça basitti: Dinamitle dolu çalıntı bir minibüsü Litton'un ön kapısından içeri sürersin ve binanın önüne park edip minibüsten ayrılırsın, 35 dakika içinde minibüs havaya uçar. Bomba tehdidinin ciddiye alındığından emin olmak için minibüsü camla kaplı güvenlik kulübesinin önünden geçirmişlerdi. Ama minibüs şoförü onları görmesine rağmen güvenlik görevlileri hiçbir şey fark etmediler. Sonrasındaki telefon uyarısı da anlaşılmadı. Ama en azından korumaların dikkatini minibüse çekti. Ne yazık ki Doğrudan Eylem biraz fazla kurnazdı. Minibüsün dışında, güvenlik kulübesinden kolaylıkla görülebilecek floresan turuncusu bir kutu yerleştirmişlerdi. Kutunun tepesine de bilgi ve talimatların yazılı olduğu bir kâğıt... Korumaların uyarı telefonunu aldıktan sonra kutunun başına gelmelerini bekliyorlardı. Durumun ciddiyetini vurgulamak için kutunun tepesine işlevsiz bir dinamit lokumu koydular. İşte bir diğer hata. Güvenlik görevlileri dinamitin işlevsiz olduğunu bilmedikleri için kutudan uzak durdular. Bu açık tehdide rağmen güvenlik görevlileri binayı telefon uyarısından 20 dakika sonrasına kadar boşaltmadılar. Ve sonra bomba erkenden hareketi geçti, muhtemelen olay yerine gelen polis arabalarının radyo dalgalarından ötürü.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Bombalama Birleşik Devletler ve Sovyetler arasındaki soğuk savaşın oldukça tırmandığı bir dönemde gerçekleşti. Ronald Reagon, sözde şeytan imparatoru indirmek için dışarıda olan Amerikan egemen sınıfını sektini temsilen, başkan seçildi. Her iki taraf da ilk nükleer kapasiteli saldırı silahını üretmek için girişim halindeydi; tıpkı Perishing füzeleri, Trident denizaltıları ve Nötron bombası gibi. Bir nükleer savaş ihtimali o dönem için fazlaca gerçekti.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Karşılık olarak Avrupa, Kuzey Amerika ve başka yerlerde bir barış hareketi yeşerdi. Kanada'nın, Birleşik Devletler'in, kuzey Alberta ve kuzeybatı bölgelerinde Cruise denemelerine yol veren antlaşması barış aktivistlerine aşılması gereken özel, özgül bir problem olarak göründü. Litton, füzeler için radar sistemleri üretmeye başladığından beri barış gruplarının büyük protestolarının hedefi haline gelmişti. Litton'da, sivil itaatsizlikten bir düzine protestocunun tutuklanacağı bir dizi barışçıl protesto gerçekleştirilmişti. Ama Cheekeye-Dunsmuir vakasındaki gibi, protestolar hiçbir yere varmıyordu.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><shapetype coordsize="21600,21600" filled="f" id="_x0000_t75" o:preferrelative="t" o:spt="75" path="m@4@5l@4@11@9@11@9@5xe" stroked="f"><stroke joinstyle="miter"></stroke><formulas><f eqn="if lineDrawn pixelLineWidth 0"></f><f eqn="sum @0 1 0"></f><f eqn="sum 0 0 @1"></f><f eqn="prod @2 1 2"></f><f eqn="prod @3 21600 pixelWidth"></f><f eqn="prod @3 21600 pixelHeight"></f><f eqn="sum @0 0 1"></f><f eqn="prod @6 1 2"></f><f eqn="prod @7 21600 pixelWidth"></f><f eqn="sum @8 21600 0"></f><f eqn="prod @7 21600 pixelHeight"></f><f eqn="sum @10 21600 0"></f></formulas><path gradientshapeok="t" o:connecttype="rect" o:extrusionok="f"></path><lock aspectratio="t" v:ext="edit"></lock></shapetype><shape id="_x0000_s1026" style="height: 208.5pt; left: 0px; margin-left: 0px; margin-top: -18pt; position: absolute; text-align: left; width: 135.75pt; z-index: -2;" type="#_x0000_t75" wrapcoords="-119 0 -119 21522 21600 21522 21600 0 -119 0"><imagedata o:title="images" src="file:///D:\DOCUME~1\A\LOCALS~1\Temp\msohtml1\02\clip_image001.jpg"></imagedata><wrap type="tight"></wrap></shape><span style="font-family: 'Arial TUR';">Pek çok radikal ve aktivistin gazete başlıklarından sonraki ilk reaksiyonları ümitli ve olumluydu. Lakin bu durum, sonuçlar daha ayık, soğukkanlı bir refleksle düşünüldüğünde, değişti. Bombalama eylemi yalnızca militarize devlete karşı bir tehdit değildi, aynı zamanda sistemle barışçıl bir birlikteliği olan pek çok aktiviste de yönelmişti. Yaralılara rağmen eyleme ortalama insandan pek bir tepki gelmemişti. Pek çok insan için bu eylem, çıldırmış bir dünyanın spekteküler olaylarından biriydi.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Bu elbette anarşistler ve pasifistler için büyük bir olaydı. Toronto anarşist komünist gazetesi Strike, harekete gölge düşürebileceği iddiasıyla eylemi derhal kınadı. Bu tip eylemlerin kendi başlarına hiçbir şey yapamayacağı yönündeki olağan eleştiriyi yinelediler. Doğrudan Eylem de asla bunu iddia etmemişti. Açıklamalarından alıntılarsak: ''Biz bu gibi doğrudan eylemlerin tek başlarına Kanada'nın, Batı emperyalizminin ekonomik ve askeri işlevindeki kaynak rolünü sona erdireceği yolunda bir yanılsamaya sahip değilken, militan doğrudan eylemlerin, eğer nükleer egemenleri alt edeceksek, geliştirilmesi gereken bilinçlilik ve örgütlülüğü kurma yolunda bir sıçrama tahtası olarak yapıcı bir işlev üstleneceğine inanıyoruz.''</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Daha sofistike bir kritik Kick It Over çevresinden anonim anarşistler tarafından dile getirildi. ''Litton'daki bombalama eyleminin ne toplumun, ne de tesisteki işçilerin özeylemliliğini arttırdığının söylenemeyeceği'' yolunda bir eleştiri getirdiler. Pekâlâ, lakin aynı şey gazete çıkarmak ve yaptığımız diğer pek çok şey için de söylenebilir. Bu anarşistler Doğrudan Eylem'i şiddet kullandıkları için kınamadılar, şiddeti devlet şiddeti bağlamında ele aldılar. Bombalama, bir hatayla ''Öncü Terör'' olarak etiketlenmesine karşın, ''yeraltı örgütleri insanlardan izole olmaya yatkın'' demek ve mevcudiyetlerinin sürekliliğinin kendi başına bir amaç haline geldiğini söylemek mümkündü. Yeniden, bu sorun yeraltı grupları için yegâne değil.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Kasım'ın başlarında, bombalamadan sonraki bir ay içinde Toronto Globe and Mail, Litton bombalamasını Vancouver anarşist komünitesiyle bağlantılandıran bir büyük ön sayfa makalesi bastı. Haber, Doğrudan Eylem'in politikaları ve Vancouver anarşizmi arasında benzerlik kuran adsız anarşistlerden alıntılar yapıyordu. Sonraki nispeten daha olumlu bir makalede diğer bazı anarşistler bunun anarşist bir eylem olduğunu kesinkez iddia etmeksizin eylemin nedenlerinin neler olabileceği yolunda bir arka plan enformasyonu sağlıyorlardı. Mevzubahis makale, Toronto'daki pek çok anarşist tarafından kınandı ama fikirlerin daha geniş bir toplum kesimine ulaşmasına yardımı oldu.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Aralık ayının ortalarında, Toronto'daki büyük barış gruplarının ofisleri ve öne çıkan üyelerin evleri baskına uğradı. Toronto ve Peterborough'daki aktivistler polis tarafından alınıp baskılandı ve tehdit edildi. Polisin hangi dereceye kadar bu pasifistlerin gerçekten şüpheli olabileceklerini düşündüğü ya da baskınların, bu grupların Litton'a karşı çalışmalarını basitçe zedelemek için mi olduğu asla açıklık kazanmadı. Bazı pasifistler bombacılarla aralarına mümkün mertebe mesafe koymaya çalıştılar. Ama şiddet kullanımı üzerine pozisyonları ne olursa olsun militanlar arasında topyekûn bir tasnif ihtiyacına işaret etmek için bazı pasifistler yeterli oranda destek gösteriyorlardı. Litton'a karşı gerçekleşen en büyük miting 11 Kasım 1982'de, bombalamadan sonraki bir aydan az bir zaman içinde organize edildi. O dönem de söylediğimiz gibi silahlı eylemler protestonun diğer formlarını, onlara gölge düşürmek şöyle dursun, daha görünür kılarlar.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Litton bombalamadan kısa süre sonra büyük prestij kaybetti. Litton başkanı Ronald Keating'in söylediği gibi ''Onlar (protestocular) irrite ediciler, büyük bir toplumsallık kazandılar ve Amerikalılar bu haltın her zerresini okuyorlar. Bu insanlardan gelen baskı Amerikalıların çift görünmesine neden oluyor.'' Daha sonra, biraz da üzülerek ekledi, ''başka kimse bombalanmadı.''</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Vancouver'da Cheekeye-Dunsmuir vakası küçük bir yankı bulmuştu. Ama Kasım'ın başlarında Red Hot Video'nun üç şubesi, ikisi ağır hasar almak üzere kundaklandığında işler daha da keskinleşti. Kadınların Ateş Tugayı, sadist pornografiye ağırlık veren bu mağaza zincirini adına yakışır kılmaya (<i style="mso-bidi-font-style: normal;">Red Hot, çvr</i>.) karar vermişti. Saldırı, tam da video endüstrisi sunuma hazırken gerçekleşti. Bir Amerikan firması olan Red Hot Video 'hard-core' porno filmlerinden alınmış görüntülerle bir arşiv oluşturmuştu. Open Road'a göre, ''Filmlerin birçoğu yalnızca açık seks görüntülerinden ibaret değildi, bu filmler bağlanan, dövülen, tecavüze uğrayan, işkence edilen, silahlı figürlerce enema'ya zorlanan ve aşağılanmanın her tür formuna maruz bırakılan kadın görüntülerine de yer veriyordu.''</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Kadın grupları Red Hot Video'ya karşı altı aydır mücadele ediyorlardı ama devletten bir karşılık alamıyorlardı. Birkaç hafta içinde bütün çizgilerden bir düzine kadın grubu eyleme dair kavrayış ve sempati bildiren açıklamalar yaptılar, eyaletin pek çok merkezinde mitingler organize edildi ve altı porno dükkânı kapandı, taşındı ya da bir sonraki hedefin kendileri olacağı korkusuyla stoklarını elden çıkardı. İki ay içinde açık seksi şiddetle birlikte sunmak nedeniyle ilk cezalar kesildi. Kadınların Ateş Tugayı'nın bu denli başarılı olmasının nedeni yalnızca kullanılan taktik değildi, ama eylemin bir hâlihazırdaki bir toplum kampanyasına tamamlayıcı niteliğiyle eklemlenmesiydi. İki haftalık otonomist gazete B.C. Blackout'un söylediği gibi ''Kadınların Ateş Tugayı'nın eylemi bunca etki yaratabildi çünkü bunun arkasında pek çok grup ve birey kendilerini eğiterek, araştırmalar yaparak, temaslar kurarak, otoritelere baskı yaparak, davalarını belgeleyerek - kısaca etkili ve köklü bir hareketin temelini atmak için yoğun miktarda çalışmışlardı. Medyanın ve toplumun yorum ve taleplerine karşı kadın gruplarının bunca hızlı ve anlaşılır hareket edebilmesinin nedeni buydu.''</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Beşli, 20 Ocak 1983'te Squamish B.C. (British Colombia, çvr.) yakınlarında dağdaki eğitimlerinden Vancouver'a dönüyorlardı. Minibüsleri, otoyol departmanı işçileri gibi giyinen polislerce durduruldu. Sert bir saldırıyla dışarı çıkarılıp tutuklandılar. Sayısı 12'den 15'e değişen suçlamalarla yüz yüzelerdi; Red Hot Video, Cheekeye-Dunsmuir, bir Brick aracını soyma planı ve bir bombalama eylemi planına girişmek suçları dahil. Tutuklanmalardan hemen sonra polis, Beşli'de bulunduğu söylenen ağır silahların teşhir edildiği bir konferans düzenledi. Bu, daha sonra ''Medyanın davası'' olarak adlandırılacak şeyin başlangıcıydı; polis ve davacı, medyayı, kamuoyunu yalnızca </span><span style="font-family: 'Arial TUR';">Beşli'ye karşı değil, genel olarak anarşist harekete karşı bulandırmak için kullandı. Gazeteler ''polis teröristleri avlıyor'', ''anarşist hücrelerin ulusal ağı'' yollu başlıklar saçıyordu. Vancouver'da polis, ilk destek grubu toplantısından sonraki sabah dört evi bastı. Hiçbir tutuklama olmadı ama daktilolara el konuldu ve insanlar sözlü tacize uğratıldı. Resmi polis masalı, dosyadaki kırılmanın, Globe and Mail'den bir muhabirin Toronto polisine Cheekeye-Dunsmuir iletişimini (communique) içeren birtakım anarşist dokümanları, Vancouver posta kutusu adresiyle birlikte göstermesiydi. Oradaki polisler olasılıkla kutuyu takip altına aldı ve bir dizi bağlantı üzerinden Beşli'yi izlemeyi başardı. Öykü, muhabir daha bilinçli ve ilkeli arkadaşlarla konuşmadan önce ciddi bir ödüle başvurmasını sağlayacak denli ikna ediciydi.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Bu öykünün kamufle ettiği şey polisin Beşli hakkında pekâlâ haberdar ve temkinli olduğuydu. Kendileri, o yahut bu nedenle, daha ilk eylemlerinden önce polis gözetimi altındaydı. Brent Taylor ve Ann Hansen Vancouver'da epey mimlilerdi. Bir polisin onları şüpheli telakki etmesi için pek de parlak olması gerekmezdi. Onları tanımayan pek çok aktivist, Doğrudan Eylem'le bir şekilde bağlantılı oldukları sanısıyla şüphe altındaydı. Zira onlar eylemlere tamamen kapanmış halde giden tek gruptu, Vancouver'dan ziyade Almanya'da bir protestoya katılır bir görünümde.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Polisin Red Hot Video eylemlerini izlemiş olması çok yakın bir olasılık. Bu, davalarla oldukça bağlantılandırıldı. Vancouver polisi, Red Hot Video vakasını soruşturmak için ev ve telefonlarını dinleme iznine sahip oldu. Böylesi resmi izinlerin, soruşturmanın her yolu tıkandığında son bir çaba olarak söz konusu edilmesi beklenir, ama bu vakada kundaklamalardan kısa süre sonra bu izin çıktı. Dahası, polis saldırılara kimin katıldığını biliyorsa buna gerek de duyulmuyordu. RCMP onların diğer suçlara girişmesini izlemişti ve onları, daha Red Hot Video eylemlerinden takip altına almıştı, ama aktüel saldırılar dönemini içeren bir takibat notu yoktu.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Korsan dinlemeye, Beşli'yi Litton vakasına bağlamak için polis tarafından ihtiyaç duyulduğu düşünüldü, çünkü diğer türlü Vancouver polisinin yasal izin alması çok zordu. Bu dinleme yoluyla edinilen kanıt Beşli'ye karşı yürütülen davanın önemini arttırdı. Bu, davanın ilk bölümünde mevzubahis durumun legalliğinin tartışılmasının da nedeniydi.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">13 Haziran 1983'te, Toronto'daki Bulldozer ofisi yerel Litton timince basıldı. Arama izni - Litton sabotajı, kışkırtıcı yayın ve bir kürtaja ön ayak olmak suçlamalarını içeren<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>- polise Bulldozer dergisiyle alakalı her şeye el koyma yolunda özel bir yetki veriyordu. Daire projelerine, mektuplara, makalelere, dergilere ve posta adresine el koydular. Tüm bu malzemeyi bir yıllık legal bir mücadeleden sonra nihayet tekrar alabildik.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">'Kışkırtıcı yayın' suçlaması, Litton eylemi etrafındaki politikayı, barış hareketini ve Beşli'nin tutukluluğunu ortaya seren Barış, Paranoya ve Politika başlıklı bir broşürle bağlantılıydı. 'Kışkırtıcı yayın', devletin silahla açıkça alaşağı edilmesi çağrısını içeriyordu; bu suçlama en son 1950 yılında Quebec sendikacılarına karşı kullanılmıştı. Avukatlarımız hevesle bizi savunmaya hazırlandı ama bundan hiçbir şey çıkmadı.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">'Kürtaj yaptırmak' suçlaması, bir ebe, Colleen Crosby, tarafından bir Bulldozer kolektifi üyesinin sözde adet kanı çıkarılması icrasının telefon kayıtlarından polise ulaşması sonucu ortaya çıktı. Crosby bir hafta sonra polisler tarafından alındı, çevrede birkaç saat dolaştırıldı, Bulldozer'le Litton eylemi arasındaki bağlantıyı söylemezse kürtaj yaptırmak suçlamasıyla yüzleşeceği konusunda tehdit edildi. Crosby her durumda bir iş birliğini reddederdi, ama zaten verecek hiçbir bilgisi yoktu. Bu, suçlama bir anda düşmeden önce birkaç yıla ve legal ücret olarak birkaç bin dolara mal oldu.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Politik zayıflığımız - hem Beşli'ye, hem de destekçilerine atıfla - dava süreci ve etrafındaki destek çalışmalarında aleniyet kazandı. Beşli, mermilerin selamıyla düşebileceklerini varsaydı ama spekteküler bir ölümün göreli zaferi yerine hapiste oturup davayı beklemek gibi bir yayan gerçeklikle uğraşmak zorunda kaldılar. Eylemlerinin kaçınılmaz sonuçları için mevcut olan politik ve kişisel hazırlık eksikliği destekçilerinin hazırlıklarındaki eksiklerle birleşti. Yeraltındaki yoldaşlardan bildiriler basmak kolay, ama baskınları ve avukatları ve usandırıcı tutuklamaları göğüslemek, ve destek ve çabaya en çok ihtiyaç duyulduğu zamanda arkadaş ve yoldaşların mesafe koyuşlarını izlemek, bu çok daha zor. (...) Yeraltı eylemleri uzun soluklu etki yaratmak istiyorsa ehil ve ilkeli bir yerüstü desteği zaruridir. Vancouver'daki komünite hem dışarıda, hem de mahkemede dava esnasında, onları nasıl destekleyeceklerine dair stratejik ayrımlara rağmen bir mevcudiyeti sürekli kılmaya muktedirdi. Biz de Toronto'da düşünceleri sirkülâsyonda tutmaya muktedirdik ama toplumda oldukça ufak bir etkisi olmuştu.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">İlk karışıklık/şaşkınlıkta davanın adil sürdürülmesi ana talep haline geldi. Kanıtların ana gövdesini sağlayan dinleme böceklerinin devre dışı bırakılabileceği mümkün göründükten sonra bu katı yasal meseleye, davanın nasıl sürmesi gerektiği konusunda bir politik açıklık göstermeden direnmek zordu. Savaş yasal topraklarda verilecekse adil bir yargılama hakkını görmezden gelemeyiz, ama bu devletin toprağıdır ve onun ilk silahı da kriminalize etmektir. Krallık iddianameyi, ilki en düşük politik suçlama olarak silahlanma yasasına aykırılık ve bir Brick aracı soyma planı olmak üzere dört davaya böldü. Gerillanın silah ve paraya neden ihtiyaç duyduğuna dair belirli bir politik kavrayışı olanlara gayet açık görünse de, bir masa dolusu silahın televizyon görüntüsü ve Brink aracına baskın planının raporları Beşli'nin ilkeli politik aktivistler olduğu iddialarını geçersizleştirmek için kullanıldı. Adil bir yargılama için verilen mücadele aktivistler, ilerici gazeteciler, avukatlar ve insan hakları koruyucularından destek aldı. Ama eğer dava yasal olarak 'adil' görünmek için yapıldıysa bu ciddi problemler yaratabilir. Ya da, tıpkı yaşandığı gibi, Beşli suçunu kabul ettiğinde... Biz suçsuzluğu iddia etmekle masum olmak arasındaki fark konusunda açık olmamıza rağmen ciddi bir destek çalışması yapan insanlar 'suçlu'ları desteklemek konusunda manipüle edilmiş hissettiler.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Medyanın Davası stratejisi, mahkeme telefon dinlemesi kanıtlarının geçerli olduğuna karar verince dağıldı. Silahlar ve Brink aracını soyma planları davası 1984 Ocak'ında başladı. İlk dört ayın kanıtı temelde tutuklanma öncesi takibatı içeriyordu. Mart'ta Julie Belmas ve Gerry Hannah Red Hot Video ve Julie için, Litton eylemini kabullendiler. Nisan ayında Doug Stewart Brink suçlamasından beraat etti ama silah yasasına muhalefetten suçlu bulundu. Haziran ayında Cheekeye-Dunsmuir'i kabul etti. Jüri Ann ve Brent'i ilk davadaki bütün iddialardan suçlu buldu. Haziran'da, Ann sürpriz bir çıkışla Cheekeye-Dunsmuir ve Litton eylemlerini kabul etti. </span><span style="font-family: 'Arial TUR';">Brent Litton davasıyla ilgili Toronto'ya getirildi ve sonunda suçlamayı kabul etti. Kendi zayıflığımızı teslim ederek, Brent'e eğer dava sürecekse Toronto'da ufak bir politik kazanım sağlanabileceğini söyledik. Göreli izole halimizde, bombalamanın arkasındaki politikayı düşman medyanın karşısında temsil etmek için gereken asgari çabayı üstlenmeyi hayal etmek zordu. Ama böyle yapmamak, uzun vadeli bir hedefin ve daha fazla aktif destekle gelmeye gönüllü kimselere verilecek bir direktifin olmadığı anlamına geldi. Bu, bizim en görkemli dönemimiz değildi.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsa0Y9V8qcyFBJhqi4EumZE-n5Lhghotv58Bt54KfsWex6uFoI8e-UNNZ1CQYGCA8bLEp2QIHYZCKo5huB-nRKthB-lbmacVrrFmrthc7RMekY6zOQQkgIpqcZD-bHt5_2RS68TOX1sIg/s1600/annhansen.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; cssfloat: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="136" px="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsa0Y9V8qcyFBJhqi4EumZE-n5Lhghotv58Bt54KfsWex6uFoI8e-UNNZ1CQYGCA8bLEp2QIHYZCKo5huB-nRKthB-lbmacVrrFmrthc7RMekY6zOQQkgIpqcZD-bHt5_2RS68TOX1sIg/s200/annhansen.jpg" width="200" /></a></div><span style="font-family: 'Arial TUR';">Bu bölümü bitirmek için Ann'ın mahkûmiyet açıklamasından bir alıntı yapmama müsaade edin: ''İlk yakalandığımda mahkemeler ve hücrelerle çevrilip tehdit edildim. Bu korku, eğer legal oyunu oynarsam aklanacağım yahut daha az yatacağım inancını geliştirdi. Bu korku benim görüşümü kararttı ve bu adalet sisteminden sıyırabileceğime dair bir yalan düşünceye yöneltti. Ama bu sekiz ay benim bu legal oyunun çoktan çizildiğini ve politik tutsakların çizili bir deste olduğunu görmem için algılarımı keskinleştirdi ve politik kanaatlerimi güçlendirdi.''</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Doug Stewart 6 yıla mahkûm oldu ve 4 yılını yattı. Gerry Hannah 10 yıl aldı ama 5 yıl içinde dışarıdaydı. Julie, mahkûm olduğunda 21 yaşındaydı, 20 yıl aldı. Julie temyize gitti ve Ann ve Brent'e karşı, onların temyizini sabote edecek şekilde karşı durduğunda cezası 5 yıl azaldı. Pek çok insan Julie'nin bu ihanetine öfkelendi ama Ann ve Brent'in mahkûmiyetindeki sebep Julie'nin ifadeleri değildi. Julie gerçekten pazarlık etseydi başka insanları da yalanla olaya dahil edebilirdi. </span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';"></span><span style="font-family: 'Arial TUR';">Yapmadı.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Brent 22 yıl aldı, Ann'se ömür boyu. Cezalar, özellikle Julie ve Ann'inkiler haddinden fazla sert bulundu. Lakin devlet baş gösteren gerillayı bastırmak istedi. Gerçi hapis sistemi insanların kaç yıl yatmış olduklarına binaen sınırlandı. Ann ve Brent 8 yıl dolmadan dışarıdalardı. Amerikan gerillalarıyla kıyaslandığında, bu neredeyse ılımlı bir karardı.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Doug Stewart mahkûmiyetlerinden sonra Open Road'a bomba boyutlarının bir sorunsal olduğunu yazdı. Kundaklama ve mekanik sabotaj gibi orta seviye atakların bombalamalardan daha kolay olduğunu, büyük ölçekli eylemlerin yeraltına inmeyi şart koştuğu notuyla ileri sürdü. Doğrudan Eylem bir şehirde eylem yapmak için bir başka şehirde yaşamak gerekliliğinden ötürü başka politik insanlarla bağlantı koparmaları gerektiğini anladı. Ama bu muazzam ölçülerde duygusal ve kişisel fedakârlıklar gerektirir. Yerel polise iz bırakmış arkadaşlarla bağlantıyı tümden koparmak bir hataydı. Küçük eylemler teknik olarak daha basittir ve Stewart'ın söylediği gibi ''bir grubun belli bir konu etrafında kolaylıkla bir araya gelmesine'' izin verir. Orta seviye eylemlilik aynı zamanda ''birinin kişisel hayatında daha az keskinlikte etki yaratır. Eğer yeraltında değilsen duygusal olarak daha az izolesindir ve genel stresin çok daha düşüktür. Orta seviye bir eylemin tutuklaması her yönden çok daha az tahripkârdır. İki ya da üç yıllık bir cezanın şakası yok, ama bu on ya da yirmi yılla uğraşmaktan çok daha kolaydır.''</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Özetlemek gerekirse, Prison News Service'de Litton'dan on yıl sonra yazılan bir makaleden alıntılamama izin verin:</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">''Bu bombalama eylemleri gibi açık politik eylemler, fiili propaganda, politik olmayan bir toplumda anlaşılmıyor. Saldırıların arkasındaki motivasyonu az insanın anlayacak olmalarına rağmen işin olumlu yanı buna büyük çapta bir reaksiyonun da gelmeyecek olması. Litton eylemi gibi bir şeyin, insanlara yüz yüze oldukları bir kritik durum karşısında bir şey yapmaları için bir uyanma çağrısı olduğunu düşünmek hatadır. Ama durum hakkında hâlihazırda kaygılanan ve konuyla diğer yöntemlerle mücadele etme yolunda didinen kimselerde bir farklılık uyandıracağı açıkça açıklandı.</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">''Gerilla eylemleri kendi içlerinde son değildir, bu, acil bir hedeften biraz daha fazlasını başarmak konusunda ufak bir olasılık taşıyan küçük bir eylem, yahut koordineli bir dizi eylemdir. Bu gibi eylemler, eğer yerüstü çalışmalarını telafi edebilecekleri düşünülüyorsa, bir sorunsaldır. Ama bunlar daha geniş bir politik yelpazeye konumlandırılabiliyorlarsa, o zaman yerüstü hareketlerine manevra için daha bol yer sağlayabilir ve onları daha görünür ve dişe dokunur kılabilir. Aynı zamanda, aktivistler psikolojik olarak yükseliyorlar, bir tür zafer hissi, nasıl kayıldığını umursamadan, böylelikle kendi politik uğraşlarını yenilenmiş bir coşkunlukla takip ediyorlar...</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; mso-layout-grid-align: none; mso-pagination: none; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">''Bir çok Kuzey Amerikalı aktivist için silahlı mücadele ahlaki bir soruya indirgenmiştir: 'Mücadeleyi ilerletmek için şiddeti kullanmalı mı, yoksa kullanmamalı mıyız.' Bu, kişisel bir seviyeyle ilintili olmasına rağmen, neyin politik bir soru olduğu hususunu yalnızca karıştırıyor. Çoğu radikal, zaman içinde bu noktada, silahlı saldırılara doğrudan katılmayacaklar. Ama Kuzey Amerika'da direniş hareketleri geliştikçe -ve onlar daha iyisini yaptıkça yahut bizler kaybettikçe- silahlı eylemlerin birileri tarafından alaşağı edileceği kaçınılmazdır. Bu silahlı eylemlerin mühim eylemler yelpazesine kabul edilip edilmeyeceği sorusu ortada duruyor. Bu sorunun büyük bölümü insanların zarar görüp görmeyeceğine dayanıyor. 'Terörist' olmaktan çok uzakta, Kuzey Amerika'daki silahlı mücadele, gerillaların hedef seçme konusunda oldukça dikkatli olduğunu gösteriyor. Askeri yahut işbirlikçi hedefleri bombalamakla, hatta polislere onların şiddetlerine karşılık suikast düzenlemekle, kalabalık şehir sokaklarına bomba kurmak arasında bir fark var. Kuzey Amerika solu genel popülasyona karşı asla bir terör eylemi düzenlemedi. Ahlaki olarak üstün görünmek için 'barışçıl protesto'nun güç bela belirlenmiş sınırları dışında bir eylem icra etmeyi seçen bir kimseyi ihbar etmek ya da sözüm ona 'yabancılaşmış/deli' insanlardan kaçınmak devlete protestonun hangi sınırının kabul edilebileceğini belirlemesi için hak tanımak demektir.''</span></div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: 'Arial TUR';">Baskının en etkin hali, radikal fikirlerin yeni nesil aktivistlere geçmesini engelleyebildiği noktadır. Eğer fikirler aktarılabilirse, sonraki dalga aktivistler politikalarını hâlihazırda üretilmiş temel üzerinden geliştirebilirler. Neyse ki, görece küçük ama epey aktif bir genç aktivist kuşağı Doğrudan Eylem etrafındaki pek çok politikayı benimsedi ve onları Reality Now, The Anarchist Black Cross ve Ecomedia gibi projeler üzerinden geliştirdi. Barış, punk ve Kızılderili destek hareketlerindeki çalışmalar bu tür politikaların Beşli'nin hapse girmesine rağmen bitmediğini gösterdi.</span><br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-tXpz85Cb9Q1IgAtF46uWBA6V9M33y0-delFsNn80R1xVAzuTPvhyphenhyphenCQ1iYN6uIPhrSXoX9yZjs4YXLFmb9tsCNgbEgRqhsS64B640HqoCX-_yozXbxSpaxTwsaydCmBFgu0Hyc9wS5CE/s1600/ann+hansen+direct+action.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" px="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-tXpz85Cb9Q1IgAtF46uWBA6V9M33y0-delFsNn80R1xVAzuTPvhyphenhyphenCQ1iYN6uIPhrSXoX9yZjs4YXLFmb9tsCNgbEgRqhsS64B640HqoCX-_yozXbxSpaxTwsaydCmBFgu0Hyc9wS5CE/s320/ann+hansen+direct+action.jpg" width="203" /></a></div></div>Çeviri Kolektifhttp://www.blogger.com/profile/08384075980896881094noreply@blogger.com